Dün “BOR”dan, “Bor’un ülkemizin geleceği olduğundan” söz etmiştim..
Bugün de, yine “ülkemizin geleceği” açısından çok önemli bir “durum tespiti” yapıp kucağınıza bırakacağım..
“Kucağınızdaki bu durumu” sever misiniz yoksa döver misiniz, size kalmış artık..
…
İDRAK GECİKMESİ
Önce Cemal Altan’ın sosyal medya paylaşımına kulak verelim..
“Acıyla öğrenenlerin coğrafyasından kurtulmak ümidi ile” diyerek, “çok önemli bir şey” söylüyor:
…
“Ülke kaderini tayin eden seçmenlere baktığımızda, hayli fazla bir genç seçmen var.
Tarihini bilmeyen, okuyup araştırmayan ve işin en kötü yanı da yaşadığı ülkenin nasıl bu hale, nerelerden geldiğini bilmeyen bir genç nesil..
Liberal bir ABD-AB eğitim tarzı ile yetişen bu genç seçmen böyle giderse, biz yaşlılara ve kendilerine yeni bir acı tattıracak gibi bir ürperti içimi sardı..
Baktığımda hiçbirinde ‘BAĞIMSIZ TÜRKİYE’ ifadesini göremiyorum..
Yazık..
…
Celladına aşık zihniyetteki insanlar için ne yapılabilir ki?
Mantığa inanmayan insanların, mantıklı argümanlarla değiştirilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeliyim..
Matbaanın 300 yıl geç geldiği bir topluma, mantık da olması gerekenden 30 yıl sonra geliyor..
Neyin en mantıklı çözüm olduğuna karar vermeden önce 30 yıl kavga ediliyor!
Bu hayatta bazıları akılla öğreniyor, bazıları acıyla..
Maalesef bu coğrafya, acıyla öğrenenlerin coğrafyası..
Benimki, sadece geleceğe dönük bir ‘ben dememiş miydim’ notu..
Bu topraklarda, her şeyin bir gün anlaşıldığını ama hep geç anlaşıldığını biliyorum..
Hepsi bir gün neyin ne olduğunu anlarlar, ama hep geç anlarlar!
Azgelişmişlerin kaderi, iki kelimede saklıdır; İDRAK GECİKMESİ..”
…
İÇ SAVAŞ ENDİŞESİ
Cemal Altan’ın bu endişelerine bir başka “endişe” de ben ilave edeceğim..
“Manzarayı iyi bir görün” istiyorum, ama “karamsar” değilim..
…
“Türkiye bir iç savaş mı yaşayacak” en sık karşılaştığım sorulardan biri..
Çünkü, “acıların coğrafyası”nda en sık rastlanan olay..
“Arap baharından sonra sıra bizde mi yoksa” endişeleri sorduruyor bu soruyu..
Biraz rahatlatayım sizi..
“Türkiye’de iç savaş çıkacak, çok kan akacak” endişesini her kim yaşıyorsa Türk devletini, Türk milletini tanımıyor demektir..
Evet; içimizde mantığını kullanmayan, tarihini bilmeyen, okuyup araştırmayan çoğu da genç olan bir kitle var..
Ama iyi bakın, Türk devletine karşı yabancılarla işbirliği yapanlara, ihanet edenlere ne oldu?
Hendek kazanları devletimiz hendeklere gömdü..
Dokunulamaz denen siyasal ele başlarını da kulağından tutup hapsetti..
Ne oldu?
Efendileri demokrasi, özgürlük nutukları attılar, ama maşalarını kurtaramadılar..
İstanbul'da “kurtarılmış bölge” ilan eden sözde solcu terör örgütlerine ne oldu?
Buhar olup uçtular mı, yoksa devlet korkusu ile kaçtılar mı?
“Siyasal hak” aramak için sokağa çıkan yerli ve milli unsurlara devlet bir şey demez.
Ama..
Yabancılarla işbirliği yapıp “hak arama” bahanesiyle vatandaşı kışkırtanlara devlet çok şey der..
Türkiye'de kitleyi kışkırtan gazeteci, papaz, bilim adamı, kültür elçisi vs görünümünde kim varsa, devlet kulağından tutup hapse attı veya sınır dışı etti..
Dün iç savaşı deneyip başaramayanlar, bugün nasıl yapacak?
Türkiye'yi/Türkleri “uydu devletler”le karıştırmamalıyız..
…
GEÇ ANLAMAYALIM
“Batı büyüsü” bazılarının gözlerini kör etmiş, kendi devletinin gücünü göremiyor olabilirler..
Ama hatırlayın;
Gezi olmadı, darbe olmadı, dolar olmadı, 17 yıldır yapılan seçimlerden hiçbiri olmadı..
Şimdi de “seçim hileleri” ve “çarşı-pazar” muhabbetleriyle bu devleti vurmaya ve yönetenleri itibarsızlaştırmaya çalışanlar da hüsrana uğrayacak..
Cemal Altan’ın çok iyi tarif ettiği, “mantığa inanmayan, tarihini bilmeyen, araştırmayan” kitleye rağmen..
Hatta, “celladına aşık insanlarımıza” rağmen..
…
Yeter ki, “geç anlamayalım”..