İki gün önce Star yazarı Nuh Albayrak’ın yazısından bir bölüm paylaşmıştım..
Bir ülke halkında olması gereken “milli şuur” açısından önemli bir kritere dikkat çekiyordu..
Hatırlayalım:
“Biz diyoruz ki, ‘Ağustos bizim zaferler ayımız...’
26 Ağustos 1071’deki Malazgirt Zaferi, dünyanın göz bebeği Anadolu’nun kapılarını bize açtı..
30 Ağustos 1922’deki zafer de, Alparslan’ın emanetine göz dikeni denize dökeceğimizi bütün dünyaya anlattı..
Yani 26 Ağustos da bizim, 30 Ağustos da...
Peki, 26 Ağustos’u göstermeden 30 Ağustos’a atlamaya çalışanlara ne demeli?”
…
Evet, bugün “Büyük Zafer”in 96. yılını kutluyoruz..
Böylesine güzel bir etkinlikte tek eksiğimiz, bence “milli şuur”..
Bizde milli şuur yok mu?
Hiç sanmıyorum..
“Milli şuur” sahibi bir toplum olsaydık, bu ülke TÜSİAD’a, Paralel’e ve bunlara uşaklık eden siyasetçilere prim verir miydi dersiniz?
…
JAPON HEYET ŞAŞIRTIR
Peki, “milli şuur nasıl oluşuyor, nasıl oluşturuluyor?”
Bunu size “daha önce bir-iki kez yazdığım bir yazıyı” yeniden vererek anlatacağım..
Bir Japon heyetin, bizimkilerin beynine kazınması gereken bir “eğitim dersi” bu..
Umarım, birileri anlar..
…
Uzunca bir süre önce..
Türkiye'ye Japonya'dan bir “eğitim heyeti” gelir..
Temas ve incelemeler yapacak, neticeyi yetkililere aktaracak..
Gerektiği kadar da ikili işbirliği gerçekleştirilecek..
Japon heyeti yurdumuzun bazı bölgelerinde gerekli incelemelerini yapar..
Sonra Bakanlıkta toplanırlar..
Heyetin hakkımızdaki tespiti ilginçtir..
“Gördük ki, sizin çocuklarınızda milli şuur yok" derler..
Bizimkiler şaşırır..
“Bizim çocukların damarlarındaki kan milli duygumuzun kaynağıdır” demek isterler..
Ama, yine de fazla ses çıkarmazlar..
Ne de olsa onlar misafirdir..
…
BİR MİLLİ ŞUUR DERSİ
Bizimkiler sorar; “peki, sizin gençlerinizde milli şuur var mıdır?”
Japon uzmanlar anlatmaya başlar:
“Biz çocuklarımıza ilkokula başlamadan ‘şok testler’ uygularız..
Mesela uçak gibi hızlı giden trenlerimize bindirir, bir tur yaptırırız..
Çok katlı yollardan da geçen tren, onları şöyle bir sarsar..
Mini mini çocuklarımız teknolojinin bu baş döndürücü neticesini görerek bir şok olurlar..
Sonra..
Hiroşima'ya götürürüz..
Bölgeyi aynen koruyoruz..
Bombalanmış bu bölge hakkında bilgilendirir; değil hayvan, bitkinin bile yeşermediğini gösteririz..
Ve deriz ki;
‘Eğer sizler çalışmaz, sizden öncekileri geçmezseniz, vatanınız işte böyle düşmanlar tarafından alınır..
Hiçbir canlı yaşayamayacak biçimde size bırakıp giderler..
Çalışırsanız, bindiğiniz hızlı trenleri bile geçecek yeni vasıtalar yaparsınız..
Gerisi sizin bileceğiniz iş..’
Çocuklarımız bununla ikinci bir şok daha yaşarlar..
Sizlere şunu hatırlatalım ki..
Türkiye'de birçok teknik elemanımız bulunmaktadır..
Bunların herhangi birine bu konuyu sorabilirsiniz.."
…
SİZE “ÇANAKKALE” YETER
Bizimkiler şaşkınlık içinde sorarlar:
“Peki, ya Türkiye için tespitiniz var mıdır?”
Japonlar, “elbette var” der ve anlatmaya başlarlar:
“Üstelik, bizimkinden çok daha önemli..
Çanakkale Savaşları'nın olduğu bölge..
Bu bölge gençlerinizin şok olması için yeter de artar bile..
Bir metre kareye altı bin merminin düştüğü savaşta, Türk'ler her şeye rağmen galip çıkıyor..
Olamayacağı olur hale getiriyorlar..
En son teknolojiye ve donanıma meydan okuyarak, inancın galip geldiğinin ispatını yapıyorlar..
Üstelik karşılarında tek bir düşman değil, müttefik güçler; sizin tabirinizle yedi düvel varken..”
…
Evet metrekareye 6.000 mermi..
Bileniniz var mıydı?
…
O SAVAŞIN ANATOMİSİ
Çanakkale savaşının 103. yılındayız..
10 binlerce insanımız can verdi ve bu ülkeyi bıraktı bizlere..
300 metrekarelik bir tepe için 2 gece savaşıldı..
Metrekareye 50 ölü düşüyordu..
Cerrahpaşa’dan gelen 130 son sınıf öğrencisi gönüllünün hepsi o tepede şehit oldu..
Tıbbiye o sene mezun veremedi..
Anlatacak çok şey var bu savaşta..
Oradan geçen varsa, tepelere kazınmış o yazıyı bilir:
“Dur yolcu, bilmeden basıp geçtiğin bu toprak, bir devrin battığı yerdir..”
…
VARLIĞIMIZ BUNA BAĞLI
“Kirlenmiş siyaset” manzaralarıyla yetiştirmeye çalıştığımız çocuklarımıza..
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birinin heyeti tarafından verilen “milli şuur”la ilgili bu dersten bir şey anladınız mı acaba?
…
Metrekareye düşen 6 bin mermiye rağmen var edilen bu ülke..
Metrekareye 6 bin kişi düşen çıkarcı ve sahtekarlarla..
Varlığını ne kadar sürdürebilir dersiniz?
Eğer çocuklarımıza “milli şuur”u kazandıramazsak..
26 Ağustos’u göstermeden 30 Ağustos’a atlamaya çalışanlara engel olamazsak..
Kalan varlığımızın varlığı da pek uzun sürmeyecek..
Benden söylemesi..