Soru gayet açık. Bir ve tek olduğuna inandığımız, her şeyi yoktan var eden, bütün varlıkların ihtiyaçlarını nimet başlığı altında yaratıp ikram eden bir Allah olduğunu tereddütsüz kabul eden bir Müslüman için böyle bir soru gayet normaldir ve de sorulmalıdır.
Çünkü insan fıtratında karşılıklılık ve bağış yapma ilkeleri yaratılıştan mevcuttur. İnsan alt yapısının yani kültür ve inancının kodlarına göre bu iki ilkeyi duruma göre seçer ve kullanır.
İşte insan bu duyguyla bu tip soruları sorar. ‘’Sen bana sayamayacağın düzeyde nimetler verdin. Bazılarının azlığı veya yokluğu beni çok zorluyor hatta yaşanamaz hale sokuyor. Acaba sen benden bunlardan dolayı bir şeyler mi istiyorsun?’’
Bu soruları akledip düşünebilen insan bir amaca yönelik sorar. Akletme ve düşünme melekelerini çalıştırmayanlar, bir şekilde bu melekeleri etkisiz hale getirmiş cehalet taburunun gönüllü askerleri bu tip sorulardan muaftırlar.
Bunlar önce insan olmanın melekeleriyle yüzleşip onların katkılarını hissederek şeref payesi alan insanlar taburuna transferini sağlamalıdırlar. Sonrasında bu gibi ciddi sorular karşısında sorumluluğu gereği cevaplar arar ve bulur.
Her şeyden önce insanın kendisini tanıma çalışmaları yapması lazımdır. Ben kimim sorusunu her yönüyle cevaplayıp bir sonraki soruyu görme imkanını elde edebilsin. Bu çalışmada sorular sıralı ve her soru bir önceki soruya verilen cevaba göre görülebiliyor.
İnsanın biyolojik ve Psikolojik olarak tanınma çalışmalarının yapılması ve bu çalışmanın düzeyi onun varlık alemindeki anlamıyla buluşmasını sağlar.
Bu kadar zengin bir donanımla yaratılan insanın normal şartlar altında yukarıda ki ’’Ben kimim?’’ sorusunu sorması gayet normaldir.
Sadece oksijen ve karbondioksit gazlarının insan ve bitkilerin karşılıklı olarak üretim-tüketim durumunda yaratılmaları bile düşünen insanı hayretler içerisinde bırakacaktır. Ne insanlar ne de bitkiler bu alışverişin adedini sayarlar ne de hesabını tutarlar. Allah bu nimeti en cömert şekilde yaratıp ikram etmiştir.
Akıl ve düşünme nimetini de listemizin başına koyalım. Onlar olmadan insan bütün canlılardan farklı bir canlı olamıyor. Hayatın diğer aşamalarında akıl ve düşünme nimetini kullanarak farklı bir canlı olduğunu ortaya koyabiliyor.
Yeni buluşları, medeniyet denilen kaliteli davranış modellerini, kendi şeref ve kalitesini yükselten yaşam stillerini bulup üretmesi, Allah’ın yoktan var ettiği akıl nimetiyle yeni icatlar yapabilmesi gibi rakipsiz özellikleri nimetlerin en büyüğüdür.
Kuran’daki tabirle: ‘’Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız saymakla bitiremezsiniz.’’ (İbrahim 34) ayeti böyle bir çalışmanın imkânsız olduğunu bize bildiriyor.
Artık sorumuzun cevabını yazmaya çalışalım. Ne var ki bu sorunun cevapları yine Kuran’da mevcut.
Sıralayalım:
-Allah insanın kendisini tanımasını ister. Bu tanımlama kendine layık olduğu şekliyle olsun ister. Bir ve tek Allah inancını şart koşar. Bu sadece zihinsel çalışma gerektiren bir başlıktır. Çok sayıda ayetle buna dikkatimizi çekmiştir.
-Mülk suresi 2. Ayete göre: ‘’ Hanginizin davranışça daha iyi olduğunu denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur. O, güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.’’ Yani insandan ahlaklı olmasını istiyor.
-İnsandan samimi ve dürüst olmasını istiyor.
-İnsana hayatı ibadetleştirerek yaşamayı öğrenmesini istiyor. Gerek Namaz gibi ritüel ibadetleri gerekse hayatın tamamında Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat ederek yaşaması neticesinde ibadetleşen bir hayata sahip olması gibi.
-Ahireti, hesabı, ödül ve cezayı unutmamamızı ve ona göre yaşamamızı istiyor.
-Hayatı helaller dediğimiz meşru çerçevede yaşama konusunda titiz olmamızı istiyor.
-Nimetlerden yararlanmadan önce “Bismillah” demeyi,
-Nimetlerden yararlandıktan sonra teşekkür babında “Elhamdulillah” demeyi,
-Nimetlerin tamamından yararlanırken onu bize veren cömert olan Allah’ı düşünmeyi,
-En önemlisi de gün içinde bize verilen hadsiz nimetlerin tümü için birikmiş tüm teşekkürleri ve hamdleri yapmak üzere 5 vakit farz namaz kılmayı ihmal etmememizi istiyor.
-Ayrıca Eşsiz yaratanımıza kulluk etme bilincinin de bir nimet olduğunu unutmayalım. Biz de nimet denilince ilk akla gelen şeyler gıda maddeleri hatta başta ekmek gelir ama anlıyoruz ki nimet başlığının altına insana olumlu manada katkı sağlayan her şey gelmektedir.
Değerli okurlar, unutmayalım ki biz insanoğlu hiçbir şekilde hiçbir nimetin karşılığını Allah’a ödeyemeyiz. Ödemenin nakitsiz tek yolu ona kulluk bilinciyle inanıp, ibadet edip, hamd ve şükrümüzü samimi yapmakla mümkündür.
Bu durum bize iki dünya kazancı ve gerçek mutluluğu verecektir. Akıllı insan en verimli kazançların peşine düşendir.
Bir hususu da hatırlatalım ki konu tam anlaşılabilsin. Nimetleri helal olandan ve meşru yollardan elde etme çalışması yapmalıyız. Haram yollardan da bazı nimetleri elde etmek mümkün ama bu tip harami hayatlar bu dünyada bile nihai mutluluğu veremez. Ahiretteki payına düşen karşılık ise Kuran tabiriyle sadece elem verici bir azap olacaktır.
Rahman suresinin anlamını düşünerek okumanızı tavsiye ederek yazıyı bitirelim.
Her birinize nimetleri bilen, şükreden ve bunlar için Allah’a hamdeden bir hayat yaşamanızı dilerim. Hoş olunuz, hoşça kalınız. Allah’a emanet olunuz.
Muhterem Hocam Allah razı olsun. Bu güzel yazıda işaret ettiğiniz gibi Kur'ânî düsturlarla yaşamaya çalışanlara Allâhu Teâlâ dünya ve ahiret nimetlerini eksik etmesin, mahrum bırakmasın.