Dünya kenti (!) Antalya son yıllarda birçok kez karşılaştığımız şiddetli yağmur ve fırtınaya geçtiğimiz günlerde bir kez daha yenik düştü. Gerçi 11-12 Şubat tarihlerinde yağan yağmur öncekilerden çok çok fazlaydı. Kepez’de metrekareye 372, Muratpaşa’da 277 kilogram yağış düştü. Tabi yağmura, fırtınaya insanoğlunun yapabileceği bir şey yok. Yapılabilecek tek şey, gerekli önlemleri alıp oluşabilecek maddi ve manevi kayıpları en aza indirmek. Ancak bu son yağmurlar bir kere daha gösterdi ki, Antalya bu konuda maalesef sınıfta kaldı…
Bir vatandaşımızın hayatını kaybettiği, onlarca ev ve işyerini suların bastığı, otoparklarda su altında kalan onlarca aracın pert olduğu ‘dünya kenti’nde en çok dikkat çeken şey ise Menderes Türel döneminde kent trafiğini rahatlatmak amacıyla yapılıp hizmete sokulan halkın ifadesiyle ‘battıçıktılar’ın neredeyse tamamının suyla dolmasıydı.
Yukarıda da vurguladığım gibi Antalya yağmura, şiddetli yağmura aşina bir kent. Ancak alt geçitlerin böylesine tepeleme dolduğuna şahsen ben ilk kez şahit oluyorum. Bunu kimileri yağış miktarının anormal derecede fazla olmasına bağlayabilir. Lakin söz konusu ‘battıçıktı’ların yapıldığı dönemi hatırlıyoruz. Her alt geçidin iki yanına devasa su tahliye kanalları yapıldığını biliyoruz. Hatta meslektaşlarım ve konuyu basından takip edenler hatırlayacaktır, dönemin Büyükşehir belediye Başkanı Menderes Türel, bu alt geçitlerden birinin yapımı aşamasında biz basın mensuplarını inşaat alanına götürmüş ve boyutunu göstermek adına bu tahliye kanallarından birine otobüs sokulmuştu. Böylesine büyük su kanalları olduğu müddetçe yağmur ne kadar şiddetli olursa olsun, ne kadar çok yağarsa yağsın geçitlerin dolma ihtimali yok diye düşünüyorum. Peki ne oldu da altgeçitler yaklaşık 2 metre yükseklikte sularla doldu ?
İşte bu soruya yanıt olacak açıklama AK Parti Milletvekili Kemal Çelik’ten geldi geçtiğimiz gün. Çelik, TBMM’de İYİ Parti’nin bir önerisinin görüşüldüğü oturumda, Büyükşehir Belediyesi’nin son 5 yılda su tahliye kanallarının temizlenmesine yönelik bir tane dahi ihale yapmadığını, kanalların temizlenmediğini iddia etti.
Oldukça ağır ve töhmet altında bırakan bu iddiaya Büyükşehir cephesinden yanıt gecikmedi lakin, Büyükşehir’in yanıtını okuyunca, ‘Şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler’ deyimi aklıma geldi. Yeni jenerasyon bilmez, eskiden halk arasında yaygın olarak kullanılan bu deyimin meali şudur; Çingenenin merdi, kendini överken hırsızlığını söyler. Başka bir deyişle mert çingene hırsızlığıyla övünür. Büyükşehir’in açıklaması tam da bu deyimle örtüşür nitelikte.
Şöyle ki; Büyükşehir Başkan Danışmanı Dr. Cem Oğuz imzalı açıklamada, AK Parti Milletvekili Çelik’in iddiaları yalanlanıyor. Oğuz, ihale yapılmadığı iddialarına EKAP numaralarıyla birlikte 5 yılda 6 ihale yapıldığını belirtiyor. Fakat söz konusu ihalelere göz attığımızda görüyoruz ki, evet 6 ihale yapılmış muhtelif tarihlerde ancak bunların geneli temizleme işi için araç kiralama, kanalizasyon temizliği vs. Ayrıca birisi hariç tamamı mücavir alan için yapılmış. Felaketi dibine kadar yaşayan Kepez, Muratpaşa ve Konyaaltı, yani merkez ilçeler için yapılmış yağmursuyu temizleme ihalesi ise sadece bir tane. Ve ne ilginçtir ki, bu büyük felaketten sadece 3 gün öncesi tarihi taşıyor. Yani 8 Şubat’ta yapılmış ve de henüz sonuçlanmamış.
Başa dönecek olursak; AK Partili Çelik “ihale yapılmadı”, Büyükşehir “5 yılda 6 ihale yaptık” diyor. Büyükşehir kendi açıklamasıyla en azından 2023 ve bu yıl herhangi bir temizlik ihalesi olmadığını, dolayısıyla temizlik yapılmadığını itiraf etmiş olsa da, biz yine hüsnü niyetle yapılmış olduğunu farzedelim.
Peki yapıldıysa ortaya çıkan bu manzara ne?
Bir vatandaşımızın hayatını kaybettiği alt geçitler niye tepeleme suyla doldu. Madem kanallar ‘temiz’ bu sular niye akıp gitmedi ?
Sormak hakkımız değil mi ?