Dünya iki binli yıllarda bilgisayarı yoğun kullanmaya başladı. Halkın da gelir durumuna göre ulaşabildiği bir elektronik aletti.
Bu alete uygun bilgi aktarım sistemi devreye girdi. Daha önceden de var olan bu ışık hızı bilgi transfer sistemi halkın da ulaşabileceği bir paket haline getirildi.
O da yetmedi cep telefonlarının icadının ardından telefon aletlerinin teknolojileri öyle geliştirildi ki internet teknolojisiyle uyumlu çalışmaları sağlandı. Yani artık cebimizde taşıdığımız 150-250 gramlık aletler dünyayı cebimize sığdırdı.
Aslında insan ilk başlarda dahi olanı biteni anlayamadan bu sektörün tüketici kitlesine dönüştü. Bir düğmeye bastığında hayal bile edemediği şeylere ulaştığını gördü.
Dünya küçüldü de küçüldü artık. Bütün nesiller bu küçülme olayına şaşırmaya şaşırmayı bile anlayamadı. Sadece paralar ödeyip bu teknolojiyle yatıp kalkmak zorunda hissetti kendisini.
Bu alandaki bir gurubu ayırarak onlar hakkında özel bir paragraf yazmak zorundayım. O gurup, teknoloji ve alet üreticileri, program yazıcılar, bu sektörden ticaret yapanlar, bilim üreten insanlar, bilgi peşinde olan akademisyen veya normal insanlar ve sair ismini unuttuğum sektör ve çalışanlardan oluşmaktadır.
Bu guruba dahil olanlar için bilgisayar, internet, cep telefonu ve türevleri birer araçtır. İşleri bittiğinde normal hayata dönerler ya da hiçbir şekilde bu aletler onları normal hayatlarından koparamaz.
Bu sektöre bir alt başlık atalım.
1-İnsanlığın işini kolaylaştıran, iyi olana ve iyiliğe araç olan, kötülükle arasında mesafe olan, genel ahlaka, toplum huzuruna, bireysel hak ve hukuka saygılı işler yapanlar;
2-Para kazanmak için her yolu mubah gören, Dini, kültürel ve ahlaki hiçbir normu ciddiye almayan, sadece kullanan ve sömüren, insan canlısının bilhassa çocuk ve gençlerin düşebilecekleri tuzaklar hazırlayarak iktidarını sürdürüp kazancını artıran felaket üreticileri;
Bu iki gurubu iyi ayırt etmek ve ona göre tavır almak gerekecektir. Ama bu geniş bir toplum bilinci, eğitimi ve disiplini olmadan yaygın bir şekilde ayırt edilecek bir durum değildir. Demokratik hak diye sistemlerden izinli olarak kötülük üretiyorlar. Cebri birtakım uygulamalarla bu disiplini sağlamak mümkün değildir.
Tek yol kalıyor o da eğitim, eğitim, eğitim….
Şimdi gelelim kullanıcılara. Bu kitlenin en ucunda kırsalda yetişmiş Ahmet amcayla Ayşe teyze bulunmaktadır. (İsimler sadece temsildir) Bu yaş gurubu 40 ve üstüdür. %90 a yakını internetli cep telefonu kullanıyorlar. Çoğunun sosyal medya adresi var. Hikayelerde paylaşım yapanlarda mevcut ama en azından hikayelerde geziniyorlar.
İşten 40 yaşının altındaki kitle için bu alet büyük oranda artık sosyal bir kaosun, değişik birtakım hastalıkların habercisi konumundalar.
Hele de bunların içinde bir gurup var ki toplumun en bedava para kazanıcıları olan Yotuber denilen ve birçoğu medya şaklabanı olan maymunsu yaratıklardır.
Bu alanda belgesel tarzı çekimler yapanlar, bilgi üretip yayanlar, bu teknolojiyi insana hizmet için kullananlar, hariç tabi ki. Çünkü bu teknolojiyle günlerce kitap karıştırıp bulabildiğimiz bilgiye birkaç dakikada ulaşabilir duruma geldik. Yani suç teknolojinin değil. Bunun altını bir defa daha çizelim.
Ben Antalya’da görevliyken Aileyi koruma amaçlım bir projede ‘’Teknolojiyi Doğru Kullanmak’’ başlıklı seminer konusu bana aitti. Bu konuda sunum hazırlarken bu alanda ne kadar bilgi eksikliğim olduğunu görmüştüm. Önce kendi cehaletimi gidermiştim. Sonra Camilerde ve okullarda seri sunumlar yapmıştım.
Başlık hala geçerli. Teknolojinin bütün aletlerini bizi inancımızdan, kültürümüzden ve insanlığımızdan uzaklaştırmadan kullanmamız gerekmektedir. Aksi takdirde teknoloji ve onu üretenler bizleri kullanmış olurlar.
Eğitim ve öğretim çağındaki gençlerimizi, nefsinin esiri olmuş her yaştan hanımları, sonradan görme tipli her yaştan erkekleri avucunun içine almış ve onların akılları dahil cüzdanlarına kadar hükmeden bir sektörden bahsediyoruz.
Sadece üç beş eski arkadaşı bulma, düğün ve cenaze ilanları yapma, gezdiği yerleri ve yediği yemekleri paylaşma şeklinde bir platform değil artık.
Kozmetik sektörü, kumar sektörü, fuhuş sektörü, uzaktan satış sektörü yeraltı interneti gibi kontrolsüz bir güce dönüşme yolundalar. Devletler tabi ki bu durumu takip ediyorlardır. Dünyevi hiçbir güç devlet gücüne karşı koyamaz.
Bir de kısa video bağımlılığı var. Sanal zekâ teknolojisi kim hangi konulu videolara bakıyor, kim nasıl yazılar okuyorsa sosyal medya adreslerinin ekranına o konuların diğer görsellerini ekranına sıralıyor. Bu ağa takılan bir insan birkaç saatini fark etmeden ekrana bakarak geçirebiliyor. Süreler 15-60 saniye olduğu için sıkılma imkânı da vermiyor. Sıkıldığında da ekranı değiştirmen çok kolay zaten.
Okuyanlar kalmadı artık. Dijital kitapların istatistiği de tam olarak artış göstermiyor. Akademisyenlerin videoları yüzlü rakamlarda seyredilirken, bu sosyal medya maymunlarının seyredilme sayıları milyonlarda seyrediyor. Yani maymunluk yapan insanlar bu alanda maymun iştahlılar sayesinde heybesini nevalelerle doldurup azıyorlar.
Bir de bu takımın Umre seyahatleri var ki artık çıldırmamak elde değil. Paris’e seyahate gider gibi bir kafa ve amaç halini aldı.
Tek çare var değerli okurlarım, o da çok sıkı bir bilgilendirme, bazı alanların kısıtlanması, ekran maymunlarının kafeslerine geri dönmelerinin sağlanıp sıkı bir mali kontrolden geçirilmeleri gibi bir tedbirler zincirine ihtiyaç var.
Yoksa bir birkaç nesil daha bu tiyatroyu oynamak zorunda kalırız ki belki de bu durumlara itiraz edecek insan dahi bulunmayabilir. Sonrasının adı bende yok. Tahminim var ama söylemek istemiyorum açıkçası.
Ya Teknolojiyi doğru kullanmayı öğreniriz ya da kendi felaketimizin altına imzamızı atarız.
Bu vesile ile sizlere bir defa daha bu konuyu hatırlatarak kalemimin, zihnimin ve bu sayfanın hakkını vermiş oldum.
Hoş olunuz, hoşça kalınız, bilgili ve bilinçli yaşayınız, Allah’a emanet olunuz.