Dört dini bayramdır Almanya’dayım. Yıllar önceki gurbet bayramlarıyla kıyasladığımda acısı daha azalmış bir bayram buldum. Belki benim yaşadığım şehre ve bölgeye ait bir güzellik olabilir ama hissettiğim ve gözlemlediğim durum bu.
Dört bayramdır da ülkemizdeki bayramlara uzaktan bakıyorum. Telefonla katılıyorum. Medyadaki yansıyanlara ve duyduklarıma göre fikir sahibi olmaya çalışıyorum.
Sonuç olarak bayram kelimesinin ifade ettiği anlamdan ve içerikten maalesef her sene uzaklaşıyoruz.
Bayram yapmamıza sebep olan dini vecibelerin ve ardından gelmesi gereken fayda ve güzelliklerin farkında bile değiliz.
Sadece tatil olması münasebetiyle çalışılmamasından dolayı birçoğunun yaptığı anlamsız gezintiler ve otel hapsi bir tatil tercih ediliyor.
Koskoca şehirleri boşalıyor. Milyonlarca insan ve araç yollarda çok riskli seyahatler yapıyor. Her bayramda yüzlerce ölü-cinayet, daha fazla yaralı, milyonlarca lira maddi hasar ve neticede bayram yapmış bir ruhsuz topluluk.
Herkes akrabalarından şikayetçi ama kendisi de bu zincirin bir halkası. Kendisinin dışındaki herkes kötü ya da zararlı. Bir tek kendisi iyi. Böyle bir bahane de ortalıkta dolaşıyor tabi ki inanırsanız.
Bunun yanında imkansızlığından dolayı Kurban kesemeyenin etrafından utanması ya da etrafından bazılarının onu utandırıcı hallerinin yanına kurbanlarının kilosunu ve etini yarıştıran görgüsüz ve şuursuz insanları!! da hissetmedik değil.
Bu yaşadıklarımızı Avrupa yıllar önce denedi, yaşadı ve kendisini bencilliğe ve yalnızlığa mahkûm etti.
Sevgi ve merhamet duygusu genetik kodlarda iyice etkisiz hale geldi ve tatsız tuzsuz hayatların sahibi oldular. Denenmişi deneyerek varılacak farklı sonuç olamaz. Her defasında aynı sonuçlar çıkar.
Maddi imkanların artması manevi değerlerin azalmasına vesile oluyor. Bu durum çok hızlı bir dönüşüm şeklinde gerçekleşiyor.
İnancının ve kültürünün gereklerini yaşayamayan toplumların akıbeti sosyal bir kaostan başka bir şey değildir.
Avrupa’daki Türklerin yani gurbetçilerimizin bayramdan anladıkları ülkemize göre daha yoğun ve anlamlı. Diyeceksiniz ki gurbet psikolojisinin gereği bu gayet normal. Bu tam manasıyla durumu izah etmiyor. Çünkü düğünler, cenazeler ve hasta ziyaretlerindeki durum da daha canlı.
Tatillere endeksli maddi imkanlar artık çok iyi. Hem ekonomik şartlar hem de ulaşım imkanları üst düzeyde. Ama buna rağmen bayram ve diğer sosyal ilişkiler duygusu büyük çoğunluk için çok daha anlamlı olduğu görülüyor.
Ülkemizdeki bu durumda maddi imkân şımarıklığı görüntüsü çok bariz şekilde hissediliyor.
Kriz edebiyatı yapıp üstüne zengin bir hayat yaşamak çok iki yüzlü bir hareket.
Yaşadıkları ortamlardan tatil yapmak amacıyla gittikleri yerlerdeki tercihler ve davranışlar ise çok görgüsüz.
Hormon bozukluğu yaşayan bir organizma görüntüsü veriyorlar.
Ülkemizdeki büyük bir gurubun kısa sürede maddi imkân sahibi olanların paraları kalplerine yerleşmiş ve onların ayarlarını çok kötü derecede bozmuş durumdadır.
Halbuki paranın olması gereken yer cüzdandır kalp değil.
Tatil yörelerinin esnaflarının şark kurnazlığı şeklindeki doyumsuz ve fahiş fiyatların anlamını söylemeye bu sayfanın ahlakı engel oluyor.
Görgüsüz turist veya tatilci soyulmaya niyet etmiş, bunu gören karaktersiz satıcı ve esnaflar da bu modern kalpazanlık işini üslenmiş durumdadır.
Aslında bize ne oluyor diyeceğim ama bu işler sadece oralarda kalmıyor, bir müddet sonra turistin gittiği her yerde görülüyor bu çirkin manzara. Midyat örneğinde olduğu gibi. Geçen sonbaharda bire bir yaşadım ve kendimi o güzel şehirden hızla atmıştım.
Misafir kültürünün hissedilebildiği yerler çok azaldı. Birçok kültür turizminin yapıldığı yerlerde ahlaksız ticaret ve muamele normal gibi yapılıyor artık.
Allah aşkına ne yapıyoruz biz? Nereye gidiyoruz böyle?
Aile birliğini kıskançlıklar, maddi sebepler, aile içi fitne, sosyal ve kültürel çatışma gibi sebeplerden dolayı telafisi zor bir şekilde parçalıyoruz.
Bütün hayatımızı ve ilkelerimizi maddiyat kaplamış. Daha çok kazanmak ve daha çok harcamak için yaşar duruma geldik. Ne israf umurumuzda ne sosyal cimrilik umurumuzda. Ya birileriyle yarışıyoruz ya da heva ve heveslerimizin peşinden can hıraş bir şekilde koşuyoruz.
Bu arada duygu dünyamız, kültürel yanımız, dini kimliğimiz ve gerekleri fakirleştikçe fakirleşiyor.
Bu gidişat hiç hayra gitmiyor. Bir müddet sonra insanlığımızın güzelliklerini unutan robotumsu ve kibir abidesi canlılara döneceğiz.
Bu arada istisna haline gelen güzel insanları görmedim, duymadım değil. Kurbanını usulüne göre kesip ikram edenler hala az da olsa varlar. Onlar hala toplumumuzun yaşama umudu ve geleceğe dair ümitleridir. Allah onlardan razı olsun.
Var olsunlar. Kocaman teşekkür onlara. Rabbim ibadetlerinin rahmetini ve ödüllerini en cömert şekilde onlara hediye etsin.
Diğerlerine de aklı selim ve hayırlı bir uyanış versin de en kısa zamanda asli kimliklerimize geri dönebilelim. Yoksa her şey için çok geç olacak.
Bayramla alakalı gurbette yaşayan bir hocamızın güzel tesbitleri. Rabbim razı olsun. İbrahim Hocam'a Payitaht'tan selamlar...
Teşekkürler güzel insan.
Muhterem Hocam kaleminize sağlık...