Geçen hafta hastalık ve insan arasındaki bağlantıyı anlatmaya çalıştım. İnsan için en ciddi tehdit ve tehlike olduğuna dikkat çekmek istedim. Hatta insanın bu hastalık başlığının altındaki her tehdidi önceden bilip gerekli özeni göstererek yaşamanın dini bir emir olduğunu da anlattık ya da hatırlattık.
Bu yazıda da Psikolojik ve manevi hastalıkları anlatmaya ya da hatırlatmaya çalışacağım. Manevi ve Psikolojik olarak ayırdım çünkü gerçekten ayrılar. Modern bilim, adına Psikoloji ya da Ruh Bilimi dediği ve neden sonuç ilişkilerine göre tanımlamasını yapmış ve tıp literatürüne geçmiştir.
Manevi hastalıklar ise modern bilimegöre hala hastalık olarak tanımlanmış değildir. Dini ya da ahlaki prensipler olarak tanımlanan bazı davranış ve duruşların zıtlarının, aslında birer hastalık olduğunu bu yazıda anlatmaya gayret edeceğim.
Öncelikle Psikolojik-Ruhsal hastalıklara kısaca bir bakalım.
**DEPRESYON: Depresyon, üzüntü duyulan olaylara veya zevk alınan etkinliklere karşı hissiyatsız kalma durumu olarak da tanımlanır. En yaygın belirtileri, üzgün hissetmek veya depresif bir ruh haline sahip olmak, olaylara karşı duygusuz kalmak, uyku sorunları, enerji kaybı veya halsizlik hissi hatta ilerleyen safhalarda intihar düşüncesidir. Tedavisi mümkündür.
**OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK: İnsanların bir aktiviteyi tekrar tekrar yapma ihtiyacı duyduğu, istenmeyen düşünceler, fikirler ve duyumlara (takıntılara) sahip oldukları anksiyete bozukluğuna denir. Tedavisi mümkündür.
**SOSYAL FOBİ: Bireylerin günlük yaşamında diğer insanlar ile olan etkileşimini içine alan olaylarda kendini gösteren bir tür kaygı bozukluğudur.
**PANİK BOZUKLUĞU: Nedensiz yere aniden ortaya çıkan dehşet, korku, panik ve telaş hisleri ile nöbet şeklinde yoğun bir sıkıntıya neden olan bir hastalıktır.
**BİPOLAR BOZUKLUK: İki uçlu duygu durum bozukluğu olarak da bilinen bipolar bozukluk, bireyin kendisini çok iyi hissettiği bir zaman diliminden sonra bir anda olumsuz düşüncelere kapılma ve içine kapanma şeklinde bir ruh haline bürünmesi ile tanımlanabilir.
**ERİŞKİN DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU: Genellikle çocukluk döneminde başlayan ve yaşam boyu etkileri görülen erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, odaklanma güçlüğü, unutkanlık, işleri aksatma, organizasyon yapmakta güçlük çekme, verilen görevi devam ettirmekte zorlanma gibi belli başlı sorunları içerir.
**YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU: Günlük yaşamın içerisinde doğal olarak yer alan hafif ve baş edilebilir düzeydeki kaygının yerini sürekli olarak devam eden, aşırı düzeyde ve duruma uygun olmayan türde endişe ve karamsarlığa bırakması yaygın anksiyete bozukluğunun en temel belirtisidir.
Şimdilik bunlar yeter. Daha fazla ruhsal hastalık olduğu muhakkak ama bu yazımız için yeterli diye düşünüyorum. Bu ve benzeri hastalıklar fiziksel hastalıklar gibidir ve tedavi edilebilir ya da tehdidi azaltılabilir. Ayıp ya da utanılacak bir şey asla değildir. İnsana dair hallerden biridir.
Şimdi ise manevi hastalıklara bir bakalım. Aslında inancımızın ve ahlakımızın gereği olarak yapmak zorunda olduğumuz davranışların zıddını yapma konusu olarak ilk açıklamayı yazmıştım.
Şöyle bir listeyle görüntüyü netleştirelim.
*Yalan konuşmak: Yalanın insana ve ilişkide olduğu topluma verdiği hasarın ilki güvensizliktir.
*İftira atmak: Bir İnsanın diğerini kişisel olarak kötü hissetmesi ve toplum nazarında itibarını kirletmek gibi bir etkiye sahiptir.
*Dedi kodu yapmak: İnsanların hayatlarını olumsuz etkileyen bir sonucu vardır. Genelde asılsız ve ilgisiz konuların konuşarak yayılması neticesinde oluşan zararlar üretir.
*Gıybet: İnsanların arkasından konuşarak onların mahrem konularının yayılması neticesinde ortaya çıkan itibar suikastı gibi kötü sonuçlar üretir.
*Nefret etme: insanın hayattan zevk almasının önündeki en büyük engeldir. Bu davranış sahibi sevgi gibi bir nimete sırtını dönerek nefretle tanışmıştır.
*Aldatmak: İnsanın temel bir ihtiyacı olan güveni yok eder ve huzur suikastına sebep olur.
*Kötülük yapmak: Bir canlıya verilen her türlü zararla ifade edilebilir. İyilik gibi bir insani ilacı tedavülden kaldırır.
Bu listeyi de uzatmak mümkün ama bu kadarı bile fikir vermeye yeter diye düşünüyorum. Bu davranışların sonuçlarının birleştiği nokta insanların hayatlarını mutsuzluk zehriyle buluşmalarını sağlamasıdır.
Mutsuz bir insan hayatta hiçbir şeyden zevk almaz. Sadece biyolojik olarak yaşar. İnsandan gülme nimetini uzaklaştırırlar. Güvensiz bir toplum oluşur. Haksızlıklalar ve adaletsiz uygulamalar normal bir hale dönüşür. Bu ve benzeri durumlar manen çökmüş ya da hasar almış toplumların özellikleridir.
Manevi hastalıkların kronikleşmiş hallerinde başka hastalık evreleri de devreye girer. Bu hastalıkların başında Psikolojik hastalıklar ilk akla gelenler olmalıdır. Zaten her iki hastalık gurubunun belirtilerine baktığımızda ortak davranış bozukluklarını görmek hiç de zor değildir.
İşte gerçek bir dinin en büyük amacı imanıyla, ibadetleriyle ve ahlakıyla bir güven toplumu üretmektir. Doğru ve sürekli bir sevgi duygusunun varlığını tesis etmektir. Her gece uykuya her konuda doğru ve hakkaniyetli bir gün geçirmenin mutluluğu ile gitmeyi sağlamaktır.
Dinimiz, bütün farklılıklardan zenginlik çıkarmayı emrederek daha fazla iyilik ve güzellik çeşidiyle buluşup iki dünya mutluluğunu kazanmayı emreder.
Bunun dışında sonuçlar doğuran inançlar gerçek bir din değillerdir. Olmaları da mümkün değildir. Belki bir zamanlar gerçekmiştirler ama insanın hasta olanlarının tahribatlarından nasiplenmişlerdir.
Bir ayeti dikkatlerinize sunayım:
“Biz, Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifâ ve rahmettir…” (İsrâ 17/82)
Bütün hastalıklara karşı hayatımızın tamamını kurandaki prensiplerle şekillendirip en büyük nimetimiz olan akılla devam ettirdiğimizde hastalık bize sadece imtihan için gelebilir ve sahip olduğumuz yüksek Kuran ahlakı bilinciyle o hastalığı bizden uzaklaştırabiliriz.
Sadece her konuda farkındalıklı bir tercih yapmaya ihtiyacımız var. Rabbimizin aklımızı kullanma ve düşünme şekillerini kullanmayı öğrenmeye ihtiyacımız var.
Sağlıklı ve huzurlu bir hayat dileğimle hoş olunuz, Hoşça kalınız, Allah’a emanet olunuz.
"Dinimiz, bütün farklılıklardan zenginlik çıkarmayı emrederek daha fazla iyilik ve güzellik çeşidiyle buluşup iki dünya mutluluğunu kazanmayı emreder." Allah razı olsun muhterem Hocam, ne güzel veciz cümleler. Mâşâallah...
Çok güzel açıklamışsınız hocam teşekkürler