“Kim düşmanlık ve zulüm ile bunu (haram yemeyi veya öldürmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe sokacağız; bu ise Allah’a çok kolaydır.” (Nisâ, 30)
Bir müslümanın malı ancak gönül rızası ile helal olur.”
Anlatılır ki zalim bir adam, bir fakirin balığını gasp edip pişirdi. Tam yiyecekken balık elini ısırdı. Doktor elinin kesilmesini gerektiğini söyledi. Mafsallarını kese kese koltuğunun altına kadar geldi. Sonunda adam bir ağacın altına gelip iki gözü iki çeşme ağlamaya başlayınca adama: “O balığın mazlum sâhibini razı etmedikçe bundan kurtulamazsın.” denildi. O adamı razı eder etmez ağrısı dindi. Sonra da tövbe edip yaptığı haksız davranışlardan vazgeçti. Allah Teâlâ da elini geri verdi ve Musa (as)’a şöyle vahyetti:
“İzzetime yemin ederim ki şayet o adam, o mazlumu razı etmemiş olsaydı hayatı boyunca ona azab ederdim.
Başkasının malını batıl yollarla yemek, kişinin hem dinini, hem de dünyasını mahveden şeylerdendir. Hatta bizzat kendisine zarar verip helakine sebep olur. Zira bazı amellerin neticesi daha dünyada iken ortaya çıkar.
O yüzden ne diyoruz Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste .
Size helal olmayan işlerde ne gözünüz olsun ne de niyetiniz çünkü sonunda yaşayacağınız durum,
Hüsran.
Şimdi bir de günümüz de şaşkınlıkla evli insanların kadın erkek farketmeksizin başka evli kişilere yönelmelerini duyuyor olmanın hayretini yaşıyorum. Ne hakla böyle bir ahlaksızlığa yönelebiliyorlar anlam veremiyorum.
Ve diyorum ki,
İmanla güvene kavuşmadıkça, Müslümanca yaşayıp kin, nefret ve ihtiraslarını yenmedikçe, Peygamberin sorumluluğuna eş görevler yapmadıkça, hakkı, sorumluluğu ve sabrederek mücadeleye devamı, birliği birbirlerine tavsiye etmedikçe, âhireti unutarak dünyaya bağlanıp, şeytanî güçlerle işbirliğine devam ettikçe insanlar, Müslümanlar elbette zarardadır, hüsrandadır. Ziyandadır. (asr suresi 2.ayet) Sevgiyle Kalın,