İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz
“Bir kul, bu dünyada başka bir kulun ayıbını örterse, kıyamet gününde Allah da onun ayıbını örter.
Dinimiz, insanların ayıplarını araştırmayı ve kişilerin gizli hallerini ortaya çıkarmak için gayret etmeyi yasaklamıştır. Buna karşılık, bir kimsenin ayıplarını, kusurlarını örtmek ahlâkî bir fazîlet, üstün bir insânî meziyet kabul edilmiştir. Örtülmesi istenilen ve Allah’ın da kıyamet gününde örteceği ayıp, kusur ve hatalar, kul hakkına taalluk etmeyen, zulüm ve haksızlık olmayan, söylenilmesi halinde kimseye fayda temin etmeyecek türden olanlardır. Bu sayılanlar ve benzerleri dışında kalan günahları ve özellikle haramları gizlemek câiz değildir.
Allah Teâlâ, dünyada günahlarını örttüğü kulunun, kıyamet gününde de hata ve kusurlarını örter. Böylece mahşer halkı da onun bu halini bilmezler. Dünyada bir kulun hata ve kusurlarını örten kimse de sevap işlediği için, Allah katında o da mükâfatını görür.
İmam Gazali Hazretleri şöyle buyuruyor:
"Allah (c.c), el-Gaffar'dır. O, iyilik yapan ve çirkini örtendir. Günahlar, Allah'ın dünyada örttüğü ve ahirette cezalandırmaktan kullar hakkında vazgeçtiği çirkinliklerdendir.
El-Gafr, örtmek mânâsındadır. Allah'ın kullar hakkında birinci örttüğü ve meydana çıkarmadığı şey, bedeninin, insan gözleri tarafından tiksinilecek ayıplarıdır. O ayıplar içeride gizlenmiş ve yüzüne vurulmamıştır. İnsanın iç yüzü ile dış yüzü arasındaki fark cidden büyüktür.
İkincisi; bütün çirkin duygu ve temayüllerin karargâhı olarak kimse görmesin diye kalbi_seçmiştir.
Eğer kulun hatırından geçen kötü duygularına, kalbindeki çirkefliklerine başkaları muttali olacak olsalar ona hücum edip helak ederler. Allah onu bu durumdan da kurtarmıştır. İçindekileri dışa vurdurmamıştır.
Üçüncüsü, kullar arasında rezil olmasına sebep olacak günahlarını da örtüvermesidir. Sırf günahlarının çirkinliklerini örtmek için, imanda sebat ettiği müddetçe, günahlarını sevaplara tebdil edeceğini bile vaad etmiştir. Kulun bu isimden alacağı ilham şudur: O da başkalarında sadır olan hataları örter. Kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz.
Allah'ın Elçisi bunu Allah'ın kullarına öğretmişlerdir: 'Her kim bir mü'minin ayıbını örterse, Allah da kıyamette onun ayıbını örter."
Gıybet eden, mütecessis olan, intikam seven, uğradığı cezayı mutlaka ödetmek isteyenler tabii ki bu vasıftan uzaktırlar. Bu güzel vasıfla bezenecekler hiç şüphe yok ki ayıpları ifşa etmeyen, kulun ayıplarını araştırmak için arkası sıra gitmeyendir.
Hiç kimse kusurdan hali değildir. İnsanlar arasında kemâle ermiş olgun kimseler olduğu gibi zayıf karakterli kimseler de vardır.
Çirkinliklere göz yumup da ayıbına muttali olduğu kişinin iyiliklerinden bahseden kimse bu vasfa lâyıktır.
Aşağıdaki rivayet bizim bu görüşümüze ne güzel ışık tutmaktadır:
Bir defasında İsa (aleyhisselâm) Havarileri ile birlikte ölmüş bir köpeğin yanından geçerler.
Havariler dayanamaz, 'Bu leş ne fena kokuyor' derler.
Hazreti İsa (a.s.) bu sözü duyunca, bu gibi hallerde insanların iyi taraflarını anlatmak gerektiğini öğretmek için, 'Zavallı hayvanın ne güzel dişleri var' diye mukabelede bulunur."
Kalplerimizin iyilikle bakması dileğiyle
Sevgiyle Kalın