Farkında mısınız bilmiyorum ama hızlıca değişen ve yeniden inşa edilen Dünya’ya şahitlik eden bir nesiliz.
Aslında hızlıca kelimesi yanlış oldu, planlan dünya demek daha doğru olabilir.
Bu terimler beni ürkütmüyor değil hani. ..
2000 yılına Millennium çağı boşuna demediler. 2000’li yıllardan sonra her şeyin değiştiğine şu son zamanlarda özellikle daha çok şahit oluyoruz, sizce de öyle değil mi ?
80’ler 90’ların büyüdüğü ortamla 2000 yılından sonraki çocukların büyüdüğü ortam oynadıkları oyuncaklar ve izledikleri çizgi filmler arasında bile ne kadar çok fark var.
Örneğin;
Bizler, Sevimli Kahramanlar, Şirinler, Susam Sokağı, Ninja Kaplumbağalar’ı izleyip bahçe de veya sokakta top oynayıp, ip atlayıp, saklambaçlarla büyüdük. Bizim oyuncaklarımız, evcilik takımları, arabalar, çim kafalar iken şuanki neslin oyuncakları tabletler veya bizden daha iyi kullandıkları cep telefonları. Bizler okul ödevlerimizi, evlerimizde bulunan kitaplardan veya kütüphanelere gidip ansiklopedilerden ödev konularımızı araştırıp yaparken, şuanki çocuklar tek bir tuş ile istedikleri her bilgiye kolay ulaşabiliyorlar.
Bizim zamanımızdaki, Barbie bebekler ile şuanki Barbie bebekler arasında bile çok büyük fark olduğunu gözlemliyorum. Şuanki Barbielerde dudakların daha dolgun, kirpiklerin daha uzun ipek kirpik formatında, yüzünün daha parlak, tırnaklarının uzun ve ojeli olması, gelecekte tek tip düzeni kurmaya çocuk yaşta başlandığını ve bunu bilinçaltına çok iyi bir şekilde yerleştirildiğini düşündürüyor bana. Misal defter kapakları, kalemlikler üzerinde Barbie kızların birbirlerine samimi sarılma görselleri ve bunun gibi birçok benzer şeyler sizin de dikkatinizi çekmiyor mu ?
Dünya değişiyor ve biz buna şahitlik ediyoruz.
Kimileri bu değişime bu yeni düzene kolay alışıyorken kimilerimiz alışmakta zorlanıyor.
Benim fikrimi soracak olursanız eğer, bana göre, dünya pekte iyiye gitmiyor. Doğallığımızı kaybettiğimiz, samimiyeti yitirdiğimiz, ahlaki değer yargılarımızın yok olduğu, birlik beraberliklerin bozulduğu , yalnızlık ve mutsuzluk üzerine kurulmaya çalışılan bir dünya bizlere ne kadar lezzet ve hayatımıza renk verebilir ki.?
Duygularımız alınıyor, farkında değiliz.
Robotlaşan, duygusuz olan bir dönemin kölesi olmak mı , duygularımızın ve hislerimizin olduğu , emek vererek ürettiğimiz ve bunun meyvesini yediğimiz samimiyetin olduğu bir dünya da mı yaşamak sizi mutlu eder. ?
Öyle şeylere tanıdıklık edeceğiz ki,
Bize fantastik gibi gelen o izlediğimiz filmlerin, kendi hayatlarımızda yer ettiğini şu 10 yıl içinde ömrümüz yeterse görürüz, diye düşünüyorum.
Gıda kıtlığından bahsediliyor, sizce neden ?
Yerini kapsüller alacağı için.
Hastalıklar türüyor, neden ?
Yalnız yaşam sürmek için.
Dikkat ettiniz mi, hayatımızı geçtiğimiz yıllarda Covid19 hastalığı girdi ve herkes birbirini öcü gibi görmeye başladı, kimse evine veya iş yerine misafir kabul etmedi. Temas bile yok oldu.
Sosyal medyada hep bir lüks üzerine kurulu sahte yaşamlar sergileniyor, neden?
Mutsuzluk çoğalması için.
Ahhh ahhh nerede o eski kahkaha atılan şen şakrar mutlu paylaşılan sofralar hepsi mazi de kaldı ve kalacak gibime geliyor.
Yine de umutsuzluğa kapılmayalım, belki de ben yanılıyorumdur.
Yazımı şu ayet ile sonlandırmak istiyorum.
Mu’min Suresi – 68. Ayet ‘ Allah, Öyle ama Allah dilediğini yaratır. O bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece ‘ol, der, o da hemen oluverir.’ Kün fe yekün dedi.
Hicr55 ‘ Sana kesinlikle olacak bir şeyi müjdeliyoruz, Sakın ümitsizliğe düşenlerden Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma !’ dediler.
Sevgiyle kalın..
Kesinlikle katılıyorum.Günümüz şartlarında birlik beraberlik ve dostluğa daha fazla kenetlenmemiz gerekiyor.