Doğa sonunda karantina dedi.
Herkes şöyle durup bir düşünüyor, Neler oluyor, Nereye doğru gidiyoruz, gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmayacak mı ? sorusuna cevap arıyor. Ben de ilk karantina günlerin de bu soruyu sordum kendime “Miray, neler oluyor?” dedim.
Çoğu insan aslında uzun zamandır kendi başına kalıp kendisiyle konuşmaya vakit bulamazken
“Şimdi neler oluyor?”sorusuna cevap bulmaya çalışıyor ve kendi iç dünyasını keşfediyor. Bu virüsün ve hastalığın aslında bir komplo olduğunu düşünüyordum ve bu nasıl bir güç ki oturduğu yerden tüm Dünya’ya hakim olabiliyor. Bugün ise daha değişik düşünüyorum. Bu virüs bir komplo olabilir! fakat daldaki kuruyan bir yaprak bile Allah’ın izni olmadan yere düşmüyor ise kim ne komplo kursa, Allah’ın hesabı tabii ki de her şeyin üzerindedir. Allah diledikten sonra hesaplarını ters çevirir ve sanırım durum ona doğru gidiyor. Allah şu an insanlıktan kopan, insanlığı kendi çıkarına yok eden güçlere ve zihniyete gözle görülemeyecek kadar küçük bir etkenle çok büyük bir ders veriyor.
Nasıl mı ?
Son 20-30 sene öncesini şöyle bir düşünürsek, şu son çeyrek asırda neleri değiştirmişiz kendimiz ve aile hayatımız da neler değişti?
İnsanın bir doğası var. Biz insan olmanın getirdiği değerlere, insan olarak doğamıza aykırı bir şekilde yaşamaya başladık. Kendimize yapay bir dünya kurduk, adına sosyallik dedik , eğlence dedik, medenileşmek dedik, yeni çağ dedik, dedik de dedik. Köyümüzü toprağımızı, bağ bahçemizi bıraktık. Hepimiz metropol şehirlere akın ettik. Pekala neden yaptık ki bunu. Köyümüzde aç mıydık, açıkta mıydık?
Renkli televizyonun hayatımıza girişi ile renkli bir dünya ve şehir hayatını keşfettik ve bu belki de farklı sunulduğu için bize çok cazip geldi. Gerçekten kent hayatının bize cazip gelen yönleri nelerdi? tam anlamıyla hiç düşündünüz mü? Acaba her şehre yerleşen çok mu para kazandı? O renkli televizyonlarda gösterilen kentlerde yaşayanlar çok mu renkli hayat yaşıyorlardı da, şimdilerde özlediğimiz taşı toprağı verimli bağ ve bahçelerimizi bıraktık, doluştuk şehirlere, altlı üstlü apartman dairelerine kapattık kendimizi...
Şehir de yaşamayı statü artışı, prestij gibi görüp, hava mı atmak istedik! Bunu yaymak için onca güzelim ağaçları kesip betonlaşmaya bunun için mi ortam hazırladık.
Sonunda ne oldu dersiniz ?
Sizce de verimli toprakların üzerine kondurduğumuz çarpık, mutsuz, beton şehirler nedeniyle doğa intikam almıyor mu?
Bakın! şimdilerde her yer kapalı, gitseniz de içeriye almıyorlar. Şehirde koşa koşa onca gittiğimiz spor salonları, kafeler, restoranlar şimdi ne kadar uzakta. Hafta sonları doğasında huzur bulduğumuz ormanlar , dağlar, sahiller ve en kötüsü ise huzur bulduğumuz Camii’lerimiz bile kapalı, Kandillerde ve Cuma günleri dua etmek için koşulan Camii’lerimiz şimdilerde mahzun…
Pekala bugün bizi evlere kim kapattı ?
Sizce , Devlet mi, Virüs mü ?
Yoksa doyumsuz nefsimize yenik düştüğümüz arzularımız mı ?
Unutmamak lazımdır ki; “Allah izin vermezse, bir dal bile kıpırdamaz.”
Evet, şimdi ders alma zamanı.
Karantina bitince evlerimizden çıkınca; biz eski biz mi olacağız ?
Bir bölümümüz “hayır” erken, bir bölümümüz ise aynı kalmaya devam edeceğiz belki de… Ancak unutmamalıyız ki “Dünya aynı dünya olmayacak!” gibi görünüyor. Ne kadar teknoloji de değişse 5G’lerden bahsedip, yeni çağ isimlerinden bahsedilse de 48 saat için sokağa çıkma yasağının başladığı Cuma gecesi gördük. Gece alışveriş yapmak psikolojisiyle sokağa çıkan insanların acizliğini, zengini fakiri, yaşlısı genci bir şeyler almanın belki de bir dilim ekmeğin peşine düşmüşlerdi. Milyonluk evlerde oturanlar ile, maddi durumu iyi olmayan, kira dairesinde oturanlar da aynı şeyin peşindeydi, Ekmeğin.
Otoparklarda bekleyen lüks arabalarımız da bize bir fayda getirmedi, öyle değil mi .
Sizce bu yaşananlarla Allah bize neyin dersini vermek istemiş olabilir? bunu düşünmek gerekiyor.
Gerçekten ne kadar aciz olduğumuzu hala düşünüyorum. Bizler ölümü unuttuk, Dünya da ki var oluş sebebimizi unuttuk, acizliğimizi muhtaçlığımızı unuttuk.
Halbuki misafirdik bu dünyada ve üç günlük ömürdü bizimkisi, sınavımızı verip gidecektik asıl yurdumuz olan ahirete.
Ne kadar çok sevdik bu dünyayı, kalmadı sahiplendik. O kadar büyüttük ki kendimizi ölümsüz zannettik…
Oysa ki durup bir düşünelim, gerçekten biz kimiz, neden bu yerküredeyiz? Bunların karşılığını bulmak için düşünelim, işte o zaman anlarız niçin hayattayız, gayemiz ne?
Sağlıcakla Kalın.