İki nimet vardır ki, insanların çoğu onların kadrini bilmez.
Bu iki nimet, “sıhhat ve boş zaman”dır.
Zaman, denizin engin sularında süzülüp giden bir gemi gibi akıyor ve bizleri sessizce ölüme taşıyor.
…
Herhalde Yahya Kemal bu anlayıştan ilham ile “Sessiz Gemi” şiirinde şunları söyler:
“Artık gemi almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan,
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol,
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol,
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Aylarca sonsuz ufka bakar gözleri nemli”
…
Hz. Mevlana’nın Mesnevi de dediği gibi;
“Ey benim cananım, ey canımın canı,
Aklını başına al, iyi değerlendir zamanı.”
…
Ne kadar da güzel söylemişler.
Hangimiz sıhhatimizin ve zamanın kıymetini iyi biliyoruz?
Hangimiz şükrediyoruz?
Daha şükretmesini bilmiyoruz ki, zamanın ve sağlığımızın kıymetini bilelim.
Hep bir doyumsuzluk içerisindeyiz.
Oysa, istediğimiz birçok şeye ulaştığımızda onlar bize mutluluktan çok mutsuzluk getirecek haberimiz yok.
…
Önce şükrederek ruhumuzu doyurmalıyız.
Hayat denilen şey, son nefesle gün gelip bitecek.
Ve insan bütün sevdiklerine bir anda veda edecek.
Sonra?
Sonra da meçhul bir mezar aleminin garip bir yolcusu olacak.
Orada da kim bilir neler neler görecek ve hangi sürprizlerle karşılaşacak?
…
Bu nedenle…
Hayatımızda zamanın, sevdiklerimizin, en önemlisi de sağlığımızın kıymetini iyi bilelim.
Gönülden şükredelim.
Şükreden kalp, her daim mutludur.
Sevgiyle kalın…