Ramazan Ayı’nın son günlerine gelmişken size zekat vermenin önemini hatırlatmak istiyorum.
Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah’ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür.” (Bakara, 110)
Rasûlullah (sav) Efendimiz buyurdular:
“İslâm dini beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek ve ramazan orucunu tutmak.
Zekâtın hikmetlerini birkaç maddede özetleyebiliriz:
Öncelikle Zekatın Sözlük anlamı; artma, çoğalma ve temizlik olan zekatın dindeki anlamı ise, zengin müslümanların seneden seneye mallarının bir bölümünü yoksullara vermeleridir. Sözlük ve dindeki anlamı bu olan zekat, hicretin ikinci yılında farz olmuş, malî bir ibadettir. Zekat, kişinin isteğine bırakılmış bir yardım değil, yoksulun, miskinin, zenginin zimmetindeki hakkı ve zenginin yerine getirmek mecburiyetinde olduğu bir görevidir.
Dinimiz islamın temel ibadetlerinden olan zekatın pek çok faydası ve hikmeti vardır.
Bunlardan bazılarına işaret etmek yerinde olur:
Zekât bir temizliktir, arınmadır. Hem malı temizler, hem de mal sahibinin gönlünü arıtır, ahlakını yükseltir. Çünkü zekât, malın kiridir. Mal bu kirden ancak onu çıkarıp yoksula vermekle temizlenmiş olur. Bunun gibi cimrilik de gönülde bir Iekedir. Zekât insanın bu sevilmeyen huydan kurtulmasını ve ahlâken yükselmesini sağlar.
"Ey Muhammed, servet sahiplerinin mallarından zekât al; zekât, onların mallarını temizler, vicdanlarını arıtır.” (Tevbe Suresi 103) ayeti kerimesi zekâtın bu faydasını özet olarak bildirmektedir.
Zekât zenginle yoksulu birbirine yaklaştırır, zengin yardım etmenin sevincini yaşarken, yoksul da zengine karşı sevgi ve saygı duyar.
Kıskançlıklar ortadan kalkar.
Zekât, kişiyi cimrilikten korur, cömert ve eli açık yapar, diğergamlık duygularını güçlendirir.
Servetinin bir bölümünü sırf Allah rızası için yoksul dindaşlarına veren ve buna karşılık onlardan bir şey beklemeyen kimse, sürekli olarak toplum yararını kişisel yararı üzerinde tutma alışkanlığını kazanmış olur.
Zekât malın bir şükrüdür ve Allah Teâlâ’nın gazabını söndürür. Gerçekte malı azaltmaz, bereketlendirir ve arttırır.
Kur’ân-ı Kerîm’de; “Eğer siz şükrederseniz, mutlaka verdiğim nimetleri arttırırım” (İbrâhim, 7) buyurulur. Malın zekâtını vermek, baharda üzüm bağlarından fazla filizleri temizlemeye benzer. Bunlar temizlenmezse bütün çubuklarda gelişen üzüm salkımlarını kök besleyemez, salkımlar zayıf ve verimsiz kalır. Zekâtı verilmeyen servetin durumu da bunun gibidir.
İnsan sosyal bir varlıktır. Toplum dışı kalarak yalnız başına yaşamını sürdürmeye insan yaratılışı ile çelişir. Diğer yandan toplum bir bütündür. Herkes gelir ve kazanç elde etmede birbirinden yararlanır. Bu yüzden de meydana gelen servetlerde, başkalarının hakkı bulunur. Zenginin servetinin meydana gelmesinde, içinde yaşadığı toplumun katkısını kim inkâr edebilir? Böyle bir çevrede değil de dağın başında tek başına yaşasaydı bu servet meydana gelir miydi? İşte bütün nimetleri veren Allah’a şükür ve içinde yaşadığı topluma teşekkür borcu zekât emrine uymakla ödenmiş olur.
Zekat malı bereketlendirir ve malın çoğalmasını sağlar.
Mallarının zekâtını verenlerin ve yoksullara, gariplere, yetimlere yardım edenlerin mallarının arttığı bilinen bir gerçektir. Kazancın bereketlenmesinde sevindirilen kimselerin hayır dualarının büyük rolü olduğunda şüphe yoktur.
Zaten zekât kelimesinin sözlük anlamı da bunu göstermektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Siz Allah için verirseniz, Allah onun yerine (daha iyisini) verir."(Sebe Suresi 39 ) buyurulmuştur.
Bir başka âyet-i kerime de şöyledir: "Her kim malındaki Allah hakkını verir, (cimrilikten) sakınır ve (verdiğinin yerine daha iyisinin verileceğine) inanırsa, artık biz bu kimseye muhakkak vicdan rahatı verir ve ahiret mutluluğunu kolay kılarız. Kim cimrilik eder, kendini müstağni (ihtiyacı yok) sayar ve en güzel olanı da yalanlarsa (cennet nimetleri ile ihsan sahibi kişileri bekleyen sonucun daha güzel olacağı gereğine ''yalan'' derse) biz de onu en zor olana hazırlarız. Düştüğü zaman da malı kendisine hiçbir fayda vermez." (Leyl Suresi 5,11)
Bir kudsî hadiste Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Ey kulum, sen yoksullara sadaka ver ki, ben de sana vereyim."
Evet Sevgili okurlarım;
Kısaca özetlemiş olursam’Paylaşmak Güzeldir’ İnsan paylaştıkça çoğalır, zenginleşir, bereketlenir. Üstad Necip Fazıl’ın da dediği gibi: ‘Eğer tadını bilirseniz, Ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir’…
Unutmayalım mı , Hayat paylaştıkça güzel.
Sevgiyle kalın.