Mahkeme aşamasına taşınan her bir olay kendi içinde özel ve teknik bir uyuşmazlığı barındırabilmektedir. Özel ve teknik bilgi içeren bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli olan teknik ve özel bilginin de açığa çıkartılması gerekmektedir. İşte bu sebeple HMK madde 266 ve devamı maddeleri uyarınca hâkimler, yargılamanın her aşamasında özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünü alması gerekmektedir.
Bu husus, HMK madde 266: “(1) Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. (Değişik cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. (Ek cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez” şeklinde açıkça belirtilmiştir.
Yargıtay’ın bir kararında ise:“….Hukukumuza göre bilirkişi incelemesi takdiri bir delil olup kesin delillerden değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesinde “bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller” başlığı altında mahkemenin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebileceği (Değişik cümle: 3/11/2016-6754/49 md.), ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı (Ek cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) düzenlenmiştir…” (YARGITAY, 22. Hukuk Dairesi, Esas No. 2016/11941, Karar No. 2019/9406, Tarihi: 24.04.2019) ifade edilerek bilirkişinin raporlarının niteliğinden ve bağlayıcılığından bahsedilmiştir.
Karşısına çıkan her uyuşmazlığı çözüme kavuşturmakla sorumlu olan hâkimlerin, hukuki bilgilerinin dışında özel ve teknik bilgiye sahip olmaları kendilerinden beklenmemekte, bu sebeple hâkimlerin davanın aydınlatılması ve çözüme kavuşturulabilmesi için kendi hukuki bilgilerinin dışındaki özel ve teknik konularda uzman bilirkişilerin görüş ve önerilerine ihtiyaç duymaktadırlar. Ancak bilirkişi incelemesi kanun ve içtihatlarda yer aldığı üzere ancak özel ve teknik konular ile sınırlandırılmış, hâkimin hukuki görüş almak için bilirkişiye başvurması mümkün olmamaktadır. Zira mahkeme önüne gelen her uyuşmazlık ile ilgili hukuki yorum ve değerlendirmeyi ancak hâkimler yapabilmekte, bu konuda bilirkişilerin hukuki görüş bildirme yetkisi bulunmamaktadır. Örneğin konusu işçilik alacaklarının talebi olan bir davada davacının işçilik alacağını hak edip etmediği ile ilgili hususlarda kararı verecek olan kişi yalnızca hâkimdir. Ancak hâkimin davacının somut olaya göre işçilik alacağını hak ettiğine kanaat etmesi halinde uyuşmazlığın çözülmesi için işçilik alacaklarının teknik hesabının yapılması gerekmektedir. Söz konusu olayda davacının işçilik alacaklarını hak edip etmediği hususu hukuki bir değerlendirmeyi, hak ediyorsa işçilik alacaklarının hesaplanması hususu ise teknik bir değerlendirmeyi göstermektedir. Bu sebeple hâkimin kendi uzmanlık alanı dışında olan işçilik alacaklarının hesaplanması için alanında uzman teknik ve özel bir bilirkişinin görüşünü alması gerekmektedir.
Mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gereken bilirkişilerin aynı zamanda tarafsız ve objektif olması, tarafsızlığından şüphe duyulacak bir durumda bulunmaması gerekmektedir. Bu konuda HMK madde 272’de bilirkişinin görevini yapmaktan yasaklı olması ve reddi hükmü düzenlenmiş, seçilecek bilirkişilerin tarafsız olması gerektiği, tıpkı hâkimin reddi gibi bazı durumlarda reddinin mümkün olduğundan bahsedilmiştir. Şöyle ki HMK madde 272 uyarınca bilirkişide hâkimin reddi sebeplerinden birinin bulunması halinde tarafların talebi ile veya resen mahkeme tarafından bilirkişinin reddine karar verebileceği gibi bilirkişi, kendisini de söz konusu durumlarda reddedebilecektir.