Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.Taraflar söz konusu bilirkişi raporlarının kendilerine tebliğinden itibaren 2 hafta içinde söz konusu rapora itiraz edebilmektedir. Yargıtay bir kararında, taraflara kanuna aykırı şekilde bilirkişi raporuna itiraz hakkı tanınmadığı için bu durumu adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırı bulmuş neticede hükmü bozmuştur. Şöyle ki:
“…Somut uyuşmazlıkta, hükme esas alınan bilirkişi raporu taraf vekillerine 11.07.2014 tarihli celsede teslim edilerek tebliğ edilmiştir. Bilirkişi raporuna itirazlarını sunmak üzere taraf vekillerince süre talep edilmiş olmasına rağmen mahkemece, bilirkişi raporuna itiraz hakkı tanınmadan karar verilmiştir…. Bu suretle, HMK’nın 281 ile 184 vd. maddelerinde belirtilen usullere uyulmadan hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir….”(YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/1238 Karar 2017/3744 Tarih : 14.06.2017)
HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır. Nitekim Yargıtay bir kararında:
“…Bu halde mahkemece yeniden seçilecek konusunda uzman teknik bilirkişiden, davacının istemekte haklı olduğu, davalıya ödediği bedel ile ayıplı ifa nedeni ile uğranılan zararın ve davalının maruz kaldığı, dişindeki eksilme ve kesilmelerin eski hale getirilmesi veya tedavisi için gerekli giderler ve bu tedavi süresi içerisinde yaptığı ulaşım giderlerinin mahalli piyasa rayiçleri ile hesaplattırılıp hüküm altına alınması gerekir…. Mahkemece HMK`nın 281. maddesi hükmüne göre, konusunda uzman bilirkişiden, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak davanın sonuçlandırılması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir….”(YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas:2017/1711 Karar: 2017/3417 Tarih:12.10.2017) şeklinde hüküm vermiş, dosyadaki mevcut bilirkişi raporundaki eksiklik ve yetersizlikler sebebiyle yeni bir bilirkişi raporu alınarak karar verilmesi için yerel mahkemenin kararını bozmuştur.
Bu nedenle uzman bilirkişi raporlarının hâkimler için kesin bir bağlayıcılığı bulunmamakta, bilirkişi raporları kesin delil değil takdiri delil niteliğini taşımaktadır. Hâkim, söz konusu raporu serbestçe takdir eder. Şayet hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Elbette ki takdiri delil olmasının yanında bilirkişi raporları davanın aydınlatılması açısından çok önemli bir yere sahip olup hâkimin karar verirken kanaatini büyük ölçüde etkilemektedir. Bu sebeple bilirkişi raporları büyük bir titizlik ile incelenmeli eksiklik veya hatanın tespiti halinde uzman avukatlar eşliğinde bilirkişiye itiraz dilekçesi yazılmalıdır.