Temelinde sevgi, şefkat, saygı, paylaşma, birliktelik gibi değerleri barındıran Ubuntu felsefesi Güney Afrika çıkışlı. Sizi Ubuntu ile tanıştırayım. Bu felsefenin ortaya çıkış hikayesinin şöyle olduğu söyleniyor;
Afrika'da çalışan bir antropolog, bir kabilenin çocuklarına oyun oynamayı önerir ve ağacın altına koyduğu meyvelere ilk ulaşanın ödülünün o meyveleri yemek olacağını söyler. Onlara "Haydi, şimdi başlayın birinci olan ödülü alacak" der. O anda bütün çocuklar el ele tutuşur, koşup ağacın altına beraber varırlar ve hep beraber meyveleri yemeye başlarlar. Antropolog neden böyle yaptıklarını sorduğunda şu yanıtı verirler; “Bu ‘Ubuntu’dur. Nasıl olur da diğerleri mutsuz iken birimiz o ödülü yiyebilir ki?”
Hikayeyi o kadar çok sevdim ki, o çocuklardan biri olmak ve Ubuntu’yu deneyimlemek istedim. Bir tarafım saçmalama inanma böyle masallara pembe gözlük yok artık 30 yaşına geldin dese de. Dünyaya olan inancımı çok kere kaybettim. İnsanlara da öyle. Ama umut işte. Çıkıyor bir yerden.
Irkçılığa karşı mücadelenin sembol ismi Desmont Tutu ne de güzel anlatmış Ubuntu’yu bakın;
“Ubuntu’ya inanan bir insan diğerlerine açıktır, diğerlerine olumludur, diğerleri iyi ve yetenekli olduğunda tehdit altında hissetmez, onun daha büyük bir bütünün parçası olduğunu bilmekten gelen bir özgüveni vardır ve diğerleri aşağılandığında, küçük düştüğünde, zulme uğradığında ya da ezildiğinde kendini de aşağılanmış hisseder.”
İşte bütün mesele aslında bu. Birlik hissi. Bütüne ait. Bunu görmek için Afrika’ya kadar gitmemize gerek yok. Reçeteyi yanı başımızda da bulabiliriz.
“Ben dersen benliğin, sen dersen senliğin olur. Sen dersen, yüzünü gösterme; benden ol, kendinden ol.” -Mevlana