TL94 levhalı belediye otobüsünün içindeyiz, Lara istikametinden merkeze doğru sıkış, tepiş gidiyoruz. Farklı milletleri bir araya toplayan nadide alanlarımız, otobüslerimizle yolculuk yine bir başka bugün. 94 levha, otogar aracı olduğu için sadece kalabalıkla değil, bir de bavullarla, çantalarla başımız dertte. Ama mutluyuz. Çok mutluyuz. Kahkahalar eşliğinde, kimin ne dediğinizi anlamadan, gruplaşmış insan seli arasındayız. Her yeni binenin arkaya doğru ilerlemeye çalıştığı, kimi zaman da tıkandığı yerdeyiz. O tıkanıklık bir adım ilerlemiyor derken çalımla, hışımla, ısrarla ittirenler var. Hatta yabancılarla konuşmaktan çekinip onlarca insanın arasında, ‘Kaptan, arkada boşluk var, bunlar ilerlemiyor, bak bak kameradan bak’ diyerek kaptana serzenişte bulunanlar dahi var. Kaptan sakin. Adam her gün aynı manzarayı defalarca yaşıyor. Alışmış artık. Oturduğu yerden belli belirsiz bir sesle, ‘Arkaya ilerleyelim, inenler var. Sizin de işiniz gücünüz var diye aldık hata mı ettik, onların da işi gücü vaaar.’
Kimsede kıpırdama yok. Hafiften bir sessizlik oldu, kaptanı dinlediler ama anlamadılar(!) Orta kısımda ‘merhaba, günaydın’ gibi kelimelerin dışında tek kelime Türkçe bilmediklerini düşündüğüm insanlar kahkahalarına devam ediyorlar.
Bizim orta yaşlı teyzelerimiz, amcalarımız, dayılarımız pek tatlılar. Arada bir yerlere yapışmış geçmişi yâd ediyorlar. ‘Eskiden böyle miydi Antalya?’
KAPTAN FRENE BASTI!
İşte tam o sırada kaptan frene sert bastı. Sesler ton değiştirdi. Kaptan koltuğundan kalktı. Koltuğunun üstüne doğru abandı. Yukarda kalan kafasını artık herkes net görebiliyordu.
Önce boğazını temizledi. Sakin bir edayla, ‘ŞŞŞT’ dedi. Millet ona bakıyor, o millete bakıyor ama sadece sessizlik istenildiğini düşünerek, herkes susuyor. Ama kaptan daha önemli şeyler istiyordu ve o muhteşem beden dilini tek hamlede gösterip kendinden emin bir İngilizce ile ‘Hello, gogo!’ dedi.
Biliyor musunuz, herkes anladı. Herkes arkaya doğru hızla ilerledi, Orta kısım boşaldı. Ön kısım rahatladı. Kaptan, ‘Hııh, ok ok, good!’ dedi. Otobüste azınlıkta bulunan biz çılgın Türkleri bir gülme aldı.
Şimdi onlar sustu, biz başladık konuşmaya;
‘Helal Kaptan, harikasın!’
‘Allah razı olsun Kaptan!’
‘Arada yüzünü bir gösteriver böyle!’
‘Kaptan herkesi hizaya getirdi!’
‘Bunlara böylesi lazım işte!’