Gerçek; ne olacağını düşündüğün ile ne olduğu arasındaki farktır. Hayal ettikleriniz ile gerçekte olan arasındaki uçurum büyüdü mü? Canınız yandıkça yeniliklere kapatır oldunuz mu kendinizi? Yeni arkadaşlıklara, yeni aşklara, yeni olan ne varsa… Yalnızca korumaya ya da kaybetmemeye yönelik bir yaşam planı hepimiz için ne kadar anlamlı yaşamlar verebilir bize. Beklemeden gelene kapalı olmak çözüm sağlayabilir mi peki?
“Herkes mutlu ben mutsuzum” diyor musunuz kendinize sıkça. Dışarıdan insanların yaşam vitrinleri çok güzel görünüyor değil mi? İnsanlar, arkadaşlıklar, dostluklar, sizin çalıştığınız yerden başka işyerlerinde çalışanlar, evlilikler, aileler, sizin yaşadığınız şehirden farklı şehir ve ülkelerde yaşayanlar…
Her kişiyi kendi öyküsü içinde değerlendirebiliyor musunuz? Birinin kaybettiği diğerinin kazandığı yerde mutluluktan söz edilebilir mi? Azalan umutlarımızla pek çoğumuz depresyonda olduğunun farkında bile değil.
Eskilerde bozulan ne varsa evdeki radyo, televizyon, kırılan sandalye, döşemesi bozulan koltuk ve daha niceleri tamir edilirdi. Şimdi ne yapıyoruz biz? Nasıl olsa yenisini alırız diye bozulanı gözden çıkarmıyor muyuz?
Peki bizler insanlara ve ilişkilere de aynı gözle bakmıyor muyuz? Dijital iletişimin olduğu dünyada ulaşamayacağımız insanlara kolayca ulaşıp, hızlıca yaşayıp, kolayca tüketivermiyor muyuz her şeyi bir çırpıda. Bazen insanlar bir kaç dakikalığına yaşamlarına girdikleri insanlara verdikleri zararın farkındalar mı?
Az bilgiyle büyük büyük yorumlar yapıp bilgelik taslayan insanların sayısı artmadı mı? Ne kadar kısa sürede bilgi alırsanız o kadar az bilgili olursunuz. Ne kadar az bilirseniz o kadar çok bildiğinizi düşünürsünüz. Ne kadar az bilirseniz çok bilenin ne bildiğinin farkına varamazsınız.
Geleceğin belirsizliği değil midir en büyük imtihanımız? Belirsizliğin çok olduğu bir dünyada belirsizi belirli hale getirmekle ilgili gereksiz çaba daima sınıfta kalacaktır. Enerjinizi boşa harcamak olacaktır. Biz ne yapıyoruz belirsizliği belirli hale getirmek niyeti ile yola çıkıp en büyük kötülüğü yapıyoruz kendimize. Belirsizi korku ve endişe veren düşüncelerle doldurup kaygılı insanlar oluyoruz.
Geçmiş kaçınılmaz şekilde başlı başına travmalarla dolu. Sonuç; depresyon. Geçmişini değiştirebilecek maddi ve manevi güçlere sahip bir insan gördünüz mü hiç?
Acı evrenseldir fakat depresif insanlarda olumsuzu seçici bir şekilde algılama vardır. Bu dünyada ne ararsanız onu bulursunuz. Yaşamın kendisi bir yüzleşmedir. Psikoterapi süreci de teknik olarak kişiyi yüzleştirme ve güçlendirme sürecidir. Tıpkı yaşama dair kaygıların bizi kaygılandırması gibi psikoterapi sürecinden geçmek de cesaret işidir. Psikoterapistle karşılıklı sorunları çözmeye çalışmak zor gelir çoğu zaman. Travmaları çözümlerken bağlantı kurma, anlamlandırma problem teşkil eder, zor gelir insana.
Validasyon; değerli-geçerli kılma ve kılınma eksikliği depresyona sokar bizi.
Hem mutlu hem de mutsuz edeni birlikte sevebilmeyi öğrenmekle başlamak gerekiyor olabilir mi? Kusurlu olanı sevememek mi, mükemmel olanı sevmek midir kıymetli olan? Nedir temel değerleriniz? Endişeleriniz hakkındaki yorumlamalarınızı fark edebiliyor musunuz? Metakognisyonlarımız kognisyonu yorumluyor bu işe yarar, bu yaramaz gibi. Bilişin kendisi yüzleşme. Her kognitif düşünce bilinçaltına sembol ve resimlerle gelir. Her biliş bir görüntüdür. Bilinçaltımız hepsini kodlayarak depolar.
Depresyona geçişte pozitif bakış açısı, plan yapma, olumlu beklenti sahibi olma düşünce ve beklentiler nötrleşir. Negatif yanlılık umutsuzluğa bağlı depresyonu geliştirir. Öğrenilmiş çaresizlik, motivasyon kaybı, olumsuz çağrışımlar, duygusal dalgalanmalar. Öğrenilmiş umutsuzluk hakim olmaya başlar duygu durumuna.
Duygularımız hakkında olumsuz düşünceler işgal eder beynimizi. “Böyle hissetmemeliyim, bu utanç verici bir duygu, anlamsız, bir suçum günahım var ve cezalandırılıyorum.”
İnsanlar geçmişe bakarak karar verir. Başarısızlıktan öğrenmeme ile ilgili depresyonlarımız. Başarısızlık bir bilgi ve başarıdan daha cömerttir. Duygularımız, değer ve ihtiyaçlarımızı anlamamızı sağlar. Sizi ne ağlatır? Neleri tolere edemezsiniz? Yapboz parçalarını bir araya getiremeyen başarısız mıdır? Kaybedince dayanamayacağınızı düşündükleriniz nelerdir? Hem mutlu hem de mutsuz edeni birlikte sevebilmeyi öğrenmekle başlamak, kusurlu olanı sevmemek, mükemmel olanı sevmekten daha değerli.