Diriliş…
“Gitmediğin yer senin değildir.” demişti bu şehrin güneşe bulanmış kaldırımlarını gün be gün arşınlayıp adeta haberi koklayarak yakalayan ve ardından da usta bir örümcek misali o haberi işleyerek okurlarıyla buluşturan değerli bir gazeteci ağabeyim…
Meğer ne de haklıymış…
Şöyle bir dönüp arkama bakıyorum da bayağı bir zaman olmuş ben bu köşelerden okurlarıma yazmayalı…
Bilenler bilirler, 1993 yılında ayak bastığım ve bir daha da ayağımı geri çekemeyerek tabiri caizse âşık olduğum Antalya’da aynı yıllarda basın camiasının içerisine de adım atmış, Antalya’mızın bazı güzide televizyon ve radyolarında programlar yapıp çeşitli gazetelerimize de köşe yazıları yazıp en son olarak da Antalya Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği Başkanı Merhum Abdullah Sevimçok’un (Nurlar İçinde Yatsın) Basın danışmanlığını yaparak basın camiasındaki yolculuğuma devam etmiştim…
Sonrasında ise içinde Antalya geçen ama her ne hikmetse Antalya dışında pek çok il, kurum ve kuruluşun sahip çıkarak şahsıma imza günleri ile destek verdikleri iki kitabımın Trend Yayınevinden çıkarak kitapseverlerle buluşması ve edebiyat dünyasında da yerimi almamdan sonra zaruretten gazeteci kimliğimi geri dönüşüm kutusuna göndermiş, görünüşte dost gözüken hayatımdaki tüm insanları da tek tek virüs taramasından geçirmiştim (!)
Sonrası ise malum…
Kısmi felç geçirtilmiş o elimden düşen kalemimin, gazete köşe yazılarına karşı süren hüzünbaz matemi (!)
Allahtan sakal gibiyim de, kesildikçe yok olmuyor aksine daha da bir gür çıkıyorum…
Yoksa vay benim halime (!)
Bu yüzden ‘diriliş’ koydum yeniden okurlarımla buluşarak köşe yazısı yazmaya devam etme kararı aldığım bu ilk köşe yazımın adını…
Okurlarımı ve köşe yazısı yazmayı ise çok özledim…
Köşemin ismi ise Farsça kökenli bir sözcük olan ‘Derkenar’…
Osmanlı devleti’nde, her türlü resmi işlerle alakalı yazışmalarda, ilgili kalemin evrakın içeriği hakkında meseleyi ve görüşlerini yine aynı evrak üstünde, üst veya alt boşluğa yazdıkları ekstra açıklamalara yani özetleyerek yaptıkları bu kısa arz yazılarına ‘derkenar’ deniliyormuş…
Naçizane bendeniz de bugünden itibaren, kalemimin döndüğü kadar, işte bu isim adı altında ve buradan, uzun bir süredir ihmal ettiğim okurlarıma o yazılarımı yeniden, tıpkı eskiden olduğu gibi yine kendime has tarzımla saygıyla arz edeceğim…
Netice itibariyle…
Duyduk duymadık demeyin…
‘Derkenar’ başlıyor…