Bazı fotoğraflar insana ders verir.
Tıpkı alttaki fotoğraf gibi. Sahurda ne yesem diye düşünürken bunu gördüm.
Çanakkale'de cephede Ramazan ayı.
Bir asker cepheden kızına mektup yazıyor ve diyor ki; “Benim güzel
kızım, bugün 14 Temmuz, Ramazan ayının ikinci günü.
Şeyhülislam cephede olan bizler için 'oruç tutmaya bilirsiniz' diye
fetva yayınladı.
Ama benim içim rahat etmedi. Oruca niyetlendim. Sahur vakti gelince
çalıların arasında iki kök çiriş (pırasadan daha küçük bir ot) buldum.
Onlarla sahur ettim. Sabah yeni arkadaşlarımla yeni siperler kazdık.
O gün hiç susamadım. Taarruz arttıkça arttı. Siperlerden kafamızı çıkaramadık.
Akşam olunca bir asker ezan okudu. Siperlerin içinde matara elden ele
dolaştı. Herkes orucunu su ile açtı.
Ben zannettim ki sadece ben oruç tutuyorum. Meğer bölüğün hepsi oruçluymuş.
Matara en son bana geldi. Geldi ama ben kendimden utandım.
Arkadaşlarım hepsi sahursuz oruç tutmuşlardı.
Ben ise iki çirişi yediğim için arkadaşlarıma karşı kendimi çok
mahcup hissettim.
O gün oruçlu olup şehadet şerbetini içen Erzurumlu, Darendeli ve
Yeniceli'nin hakkını nasıl öderim diye gözyaşı döktüm…
Eee işte bu cennet vatan böyle vatan edildi.
Şehit kanlarıyla yoğrulmuş bu vatanın kıymetini ancak şehadete
inananlar ve vatan sevgisini gönlünde kalbinde taşıyanlar bilir.
Onlar olmasaydı belki ne Türkiye, ne de biz bugünkü bu rahat hayatı
yaşaya bilirdik.
Rabbim bu cennet vatanı bizlere emanet eden ecdadımızdan ebeden razı
olsun. Kabirleri nur mekanları cennet olsun inşaAllah.
Sizleri geleceğin güçlü Türkiye'sinin mutlu ve huzurlu insanları
olabilmemiz dileğiyle Alemlerin Sahibi Yüce Allah'a emanet ediyorum...