Günümüz dünyasında maalesef şiddet, toplumların üzerine çöken karanlık bir bulut olmaya devam ediyor. Fiziksel, duygusal veya psikolojik; aile içinde, sokakta veya dijital platformlarda şiddet pek çok biçimde kendini gösteriyor. Bu tehlikeli döngü insanların daha doğrusu niteliksiz, eğitimsiz ve konuşmayı bile beceremeyen insanların daha da yaygınlaştırmasıyla artıyor.
Şiddetin temelleri insanlar arası iletişimdeki kopukluk ve anlayışsızlık. Birbirimizin dünyasını anlamak, empati yapmak ve saygı göstermek, şiddeti engellemenin ilk adımları. Ancak bu düzeyde adım, eğitim ve planlamayla atılabilir.
Toplum olarak, genç nesillere şiddetsiz çözüm üretme, dönemi daha barışçıl bir dünya inşa etmek adına kritik öneme sahip. Okullarda sağlıklı iletişim, problem çözme ve duygusal zekâ eğitimlerine ağırlık vererek, geleceğimizi şiddetten arındırmak için temel bir zemin hazırlayabiliriz.
Şiddetin dijital platformlarda yükselişi de endişe verici. Sosyal medya ve çevrimiçi platformlar, anonimlikten kaynaklanan bir cesaretlendirme etkisi yaratarak, ağzına geleni söyleme imkânı veriyor. Bu bağlamda, dijital etik ve çevrimiçi saygınlığın vurgulanması, sanal dünyada da toplumsal değerlerin korunması açısından büyük önem taşıyor.
Ancak tümünü durdurmanın yolu sadece bireysel çabalardan ibaret değil. Hükümetler, sivil toplum kuruluşları, medya ve eğitim kurumları da bu mücadeleye katkı sağlamalı. Şiddeti kınamak, yasal hükümlerle cezalandırmak ve mağdurlara destek olmak, toplumsal bir çalıştırma anahtarlarından biridir.
Unutmayalım ki, bir toplum sağlığı şiddete olan eğilimiyle ölçülür. Şiddetin herhangi bir türü, toplum ve insanlığın gelişmesine ket vuran bir zincirdir. Birbirimize saygı duymayı, anlamayı ve desteklemeyi öğrendiğimizde, gerçek bir değişim başlayacak ve bu karanlık döngü sona erecektir.