Büyüklerimiz ‘Ağrın neredeyse canın oradadır’ derlerdi. Baş ağrısı, mide sancısı, dizler, ayaklar hatta parmak ucundaki sıkıntıyı dahi es geçmeden söylenmiş esaslı bir cümledir bu.
Vücudumuzun herhangi bir yerinde meydana gelen ağrının temeline bakıldığı zaman her ne kadar genetik faktörler göz önünde bulundurulsa da hep bir sebep sonuç ilişkisi vardır. Kimi zaman psikolojide de yer alan hastalık geçmişinin yaşam standartlarıyla olan ortaklığı ve başlıca kaynağının stres olması, insanın ruhsal sağlığının ne kadar büyük önem taşıdığının da büyük bir göstergesi.
Bedenimin kendi kendine meydana getirdiği, ilk zamanlar fazla önemsemeyip sadece oral yolla antibiyotik tedavisi gördüğüm bartholin bezi şişmesi, zaman içinde enfekte olup ciddi boyutlara ulaştı. Çoğu kadının bedenindeki sağlık açısından da oldukça büyük önem arz eden bartholin bezinden haberi bile yok. Bedenimizi çok iyi tanımadığımızın bir kanıtı da bu.
İnsan bir sıkıntıyla karşı karşıya gelince daha fazla araştırma imkânı buluyor, belki de artık zorunluluk hissediyor.
Bu bartholin bezinin dördüncü kez şişmesi üzerine artık tedavi sürecinde ciddi bir adım atılmasına karar verip, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ‘ Kadın Hastalıkları ve Doğum’ bölümünden randevu aldım. Randevu zamanına kadar kitle haline gelen bartolin bezi apsesi dayanılmaz bir hal almıştı. Yürütmüyor, nefes dahi aldırmıyordu. Hastanenin acil girişinden itibaren büyük bir titizlikle yaklaşan sağlık çalışanları, bende travma oluşturan bu rahatsızlığımı dinledikten sonra oldukça hassas davrandılar. Dışardan bir müdahale olmaksızın bedenin kendisine verdiği zararı çok net bir şekilde paylaştılar. İnsan öyle bir varlık ki, düşüncelerine yansıyan her durum bedeninde farklı reaksiyonlara sebep oluyor. Benimki sadece küçük bir örnek. Ruhsal sıkıntı ve kaygı insanın en zayıf yerinden vurabiliyormuş. Bu kimi zaman bir migren atağı, kimi zaman dizde kasılma olurken, kimi zaman da bu şekilde bir enfeksiyon geliştirebiliyormuş. Neyse ki zorlu mücadele şimdilik şükür ki sağlıkla karşılığını buldu. Diyeceğim o ki, canımız burnumuza gelmeden önemsemediğimiz, iki hapla geçer dediğimiz her ne sıkıntımız varsa vakit kaybetmeden derhal uzmanına ulaşmalı. Ulaşmalı ki kendi bedenimizi önemseyen bir beyinle yola devam edilmeli.
Geleceğin Muhteşem Hekimleri
Hastaneye gelir gelmez acilden hemen yatışım yapıldı. Yanımda birbirinden değerli asistan doktorlarımız vardı. Geleceği aydınlık gözlerinde gördüğüm gencecik, meraklı, araştırmacı ve müthiş gözlem yeteneğine sahip bu asistanlar ilerde muhteşem uzman hekimler olarak yine bizlerin sağlığı için çırpınacak. Sağlık çalışanlarının en zorlu şartlarda dahi göz kırpmadan hastaların yanında nasıl bir mücadele verdiğini ve bu mücadelenin çok genç yaşlarda başladığını unutmamak gerekiyor.
Teşekkürler
Acilde benimle birebir ilgilenip vaka ile ilgili tüm bilgileri vakit ayırarak sabırla anlatan, korkumu anlayıp farklı yöntem arayışına giren Dr. Utkuhan Özcan ve değerli ekibine çok teşekkür ediyorum.
Odaya alındıktan sonra bir hafta boyunca her vizite zamanında değerli açıklamalarıyla içimi rahatlatan Dr. Hasan Berkan Sayan hocamıza ve onu can kulağıyla dinleyen genç ekibine çok teşekkür ediyorum. Serviste güler yüzünü ve ilgisini eksik etmeyen hemşirelerimiz Dilek Şentürk ve Selvi Alpaslan’a, sesindeki kadife tınıyla rahatsızlığıma çok hassas yaklaşan asistan Dr. Hande Türkiş’e benim gülen yüzümün bir parçası oldukları için minnettarım.
Ayrıca serviste odama her geldiğinde selam veren, hatırımı soran hastanenin kıymetli personeli Aysel Uysal’a candan sevgilerimi iletiyorum.
Onlar, iyi ki varlar…