Esnafın nabzını tutayım, nasıl atıyormuş bir bakayım dedim. Şu pandemi dönemi, işini, gücünü, hatta birçoğunun ailesini bile kaybetmesine sebep olacak, en azından ona sebep bulunacak bir dönem oluşturmuştu. Aşının gelmesiyle birlikte umut ışığı olan gelecek, önümüzdeki Mart- Nisan ayları için bahar şarkıları söylüyor, içten içe insanı heveslendiriyordu.
Lokantacı esnafından tutun da, üretici esnafa, zanaatkârına, kuaförüne, çaycısından butiğine, ayakkabıcısından çilingirine kadar hepsine tek tek uğradım. Aşı vakti gelen de vardı, bana gelmez diyen de. Ama hepsinin umudu, aşının olunması ve gelecek için az da olsa, en azından çocukları, torunları için biraz nefes almaktı. Zaten gözleri kulaklarıyerli aşımızdaydı. Bir haber gelse, hemen kendi yerli aşımızı yaptırırız diyorlardı. Hepimizin de beklentisi tabi ki kendi yerli aşımızda ancak şuan imkânlar dâhilinde elimizde bulunan aşıyı en verimli şekilde halkımızın sağlığı için kullanmalı, aşı yaptırmaktan imtina etmemeliydik.
Baharda bu illetin yakalarından gerçekten düşeceğine olan inançları gördüm esnafımızın gözlerinde. Umutları yudum yudum içtikleri acı kahvelerine, tavşankanı çaylarına bile yansımıştı. Ağır aksak gelip dükkân açan, müşteriye hasret gözlerinde bir parlama, dudaklarında tebessüm yer etmişti. Eskiden’lere şöyle hafiften bir göz kırpma, tadından yenmeyecek anlatımla bir yâd etme potansiyeli oluşmuştu Antalya esnafında.
Dükkân sahibinin derdini dinledikçe dertlenirsin, umudunu dinledikçe dinçleşir, umut dolarsın. Ben kendi adına üzülen esnaf görmedim. Adam elemanı Ahmet’i, Ahmet’in yakında doğacak bebesini düşünüyordu. Esnaf dediğimiz insan, çırağını, elemanını iyi tanıyordu. Kurumsal firmalar gibi, ayda yılda bir yüzünü görüp, toplantı masasında hal hatır sormuyordu. Her gün, her an üzüntüsüne, sevincine, kaybına, kazancına ortak oluyor, hayatı beraber yaşıyor hatta ailesinden daha çok vakit geçiriyordu. Nasıl kendinden daha çok üzülmesindi şimdi elemanına? Esnaf adam patrondu elemanın gözünde ve sıkıntısını yüreğine gömer, yiyeceğiekmeği elemanlarına bölerdi. Nasıl anlatsındı, onca sıkıntısını bildiği, gecesini gündüzüne aş yapıp da yarına erdiği çalışanına zaruretini?
Az kaldı güzel Antalya’mın güzel esnafı, çalışanı, üreteni, üretilmişi pazarlayanı, az kaldı. İnşallah sizlerin umudundan parça parça dağılıp çoğalacak yurduma. Şurada Mart’a ne kaldı sanki.
Hep beraber aşacağız bu günleri de. İnancınız, inancımdır.
Haydi rastgele…