Bilindiği üzere, 8 Nisan, Dünya genelinde Romanların günü olarak kabul görmüş ve 1990 tarihinden bu yana her yıl 8 Nisan tarihinde Romanlar Günü, Roman kültürünün kutlandığı ve Roman halkının karşılaştığı sorunlara karşı farkındalığın artırılmaya çalışıldığı bir gün olarak kutlanmaya devam etmiştir.
Ülkemizde de 8 Nisan'ın Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmasına ilişkin genelge Resmi Gazete'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlandı. Genelge, Roman vatandaşların sorunlarının çözümüne hız verilmesi, her türlü ayrımcılık zemininin ortadan kaldırılmasına yönelik yapılan çalışmaların değerlendirilmesi ve Roman kültürünün korunarak yaşatılması amacıyla sunulmuş ve resmi olarak 8 Nisan, Türkiye'de de "Dünya Romanlar Günü" olarak ilan edilmiştir.
Aslında ulusal bir farkındalık içeren bu özel gün, Roman halkının ezilmiş ve öğrenilmiş çaresizliğini, oradan oraya sürüklenirken kendi kültürlerini koruma ve aktarma biçimine de açıklık getirmek üzere kutlanmalıdır. Dünya üzerinde etnik köken farklılıklarında sorun yaşayan ülkeler kolaylıkla içsel tedirginlik, yorgunluk, siyasi uzlaşma problemleri ve kültürel eksiklikleri de beraberinde getirmiştir. Etnik ayrımcılık yüzünden ülkelerin iç siyasetine müdahale etmeyi kendine görev edinen ‘böl-parçala-yönet’ stratejisiyle, her tutarsızlık ve sorundan kendilerine kazanç sağlayan düşünce yapısı tüm dünyayı kontrol altına almıştır. Her ne kadar bürokrasi dilinde ırkçı yaklaşımların üstü örtülmeye çalışılsa da duygusal olarak zedelenen, varlıklarıyla yaşadıkları topraklarda huzur bulamayan birçok ırk gibi Roman halkı da yüzyıllardan bu yana bu ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etmeye çalışıyor. Hatırlatayım; Bu ırkçılık ve ayrımcılık, özellikle Nazi Almanyasında tavan yapmış, yüz binlerce Roman, Nazi ölüm kamplarında can vermişti. Sonrasında her ne kadar farkındalık oluşturulmaya yönelik açıklamalar yapılmış olsa da özellikle Avrupa’da bu durum pek değişmedi. 21.yy’da, bugün bile Roman halkına yönelik ırkçılığın, ayrımcılığın ve tahammülsüzlüğün işaretlerini her yerde görüyoruz.
Avusturya’da Romanlar azınlık olarak resmen tanınıyor fakat orada da ayrımcılık halen devam ediyor. Tarihe baktığımızda, 4 Şubat 1995 günü Erwin Horvath, Karl Horvath, Peter Sarközi ve Josef Simon adlı dört Avusturya vatandaşı, sadece Roman etnik kökenlerinden ötürü katledilmiş olduğunu görüyoruz.
Aynı ırkçılık ve ayrımcılığı farklı ülkelerde de yaşayıp, görenler hatta gördüklerini aktaramadan ölen farklı ırklara mensup halklar var.
2000’li yılların başında Avrupa Birliği'nin büyümesiyle farklı ülkelerde hayatını idame ettiren çok sayıda Roman, AB vatandaşlığına geçiş yapmıştı. Zaman zaman insanın içini burkan dünya basınında yer alan haberlere bakacak olursak; İtalya, Fransa ve İskandinav ülkelerinde zorla sınır dışı edilerek Romanya ve Bulgaristan’a gönderilen Romanları hatırlamak mümkün. Bu durumda, her AB vatandaşları için geçerli olan serbest dolaşım hakkının, AB vatandaşı olmuş Romanlar için geçerli olmadığı apaçık ortadadır. Bu gönderilen ülkelerde de ırkçı yaklaşımlar unutulmuş değil.
Bu sebeple ülkemizde canını dişine takarak, öz kültürünü sonraki nesillere aktarma çabasıyla ayakta kalmaya çalışan Roman vatandaşlarımızın resmi olarak yayımlanan bu genelgeye istinaden, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü’nü kutluyorum. Toplumumuzun farklı renklerini kucaklayacak kadar inanç ve insanlığın çoğalmasını, kültürel zenginliklerimizin birlik ve beraberlik içinde umutla beklentileri karşılamasını temenni ediyorum.