D. Garajı semtinde, Antalya’nın göbeğindeyiz. Görünüşe bakılırsa alışverişten dönen duyarlı bir teyzemiz yüzüne maskesini takmış, ellerine eldivenlerini giyinmiş, ağır ağır ilerliyor. Bence fiziki mesafeyi de korumuş olmalı ki tek başına alışveriş yapmış. Sanırım kendisinden başka çarşı -pazar dolaşacak bir yakını yok. Uyun denilen, sizi korur denilen bütün kurallara uymuş. Ellerinde torbalar, oyuncaklar, ekmek, domates, biber…
***
Elindekilerle beraber durağa doğru yavaş yavaş yürüyen kadın birden sendeledi. Etrafındaki insanlardan gelen tez bakışlar, anlık da olsa teyzeyi bir kontrol etti. Sonra herkes tekrar meşgul olduğu işine ya da bakmakta olduğu tarafa yöneldi. Teyzemiz tekrar sendeledi ve düştü. Az önce bakanlardan üç kişi bir hışımla koşar adım teyzenin yanına vardılar.
Anlık cansiparane bir yaklaşımla teyzenin önce maskesini çıkardılar, sonra eldivenleri çıkarıp içlerinden bir beyefendi teyzenin bileklerini kolonya ile ovmaya başladı.
(Kolonya zaten her üç kişiden birinin yanında mevcut. ) “Teyze iyi misin, tek başına bu sıcakta çıkılır mı, ah annem ah!” diye diye ovma işlemi devam ederken teyze gözlerini açtı. Su verdiler, birkaç damla su içtikten sonra öksürmeye başladı. Kalabalık etmemek adına çok yaklaşmak istemesem de yine de gidip bir uyarma gereği duydum.
“Beyefendi sizin maskeniz yok, teyzeninkini de çıkardınız, lütfen siz takın bari”
“Ne diyorsun ablacım sen, kadın ölecekti maske yüzünden. Tabi çıkaracağım, nefes alamamış yazık, baksana!”
“Anlıyorum ama siz takın bari…”
“Ya ablacım yapma gözünü seveyim burada can söz konusu, sen maske düşünüyorsun ya!”
***
Evet, düşünüyordum ama maskeyi değil.
Hem yüreği insanlıkla dolu abimizin hem de güzel teyzemizin canını.
Haklıydı.