Her sene olduğu gibi bu sene de, ya sıcak havanın, ya duyarsız insanların ya da kasıtlı olarak sebep olanların çıkardığı orman yangınları ciğerlerimizi yakmaya devam ediyor.
Özellikle çöplerin boşaltıldığı yerlerdeki yangın haberlerini ülke genelinde alıyoruz.
İki gündür Antalya’mızın ormanlık alanlarıyla güzel Manavgat ilçesi yanıyor. Ormanlık alanda çıkan yangın rüzgârın da etkisiyle büyüyerek, yerleşim yerlerine kadar indi.
İlçemizde 4 ayrı noktada aynı anda çıkan yangına havadan, karadan devletin tüm ilgili birimlerince ve vatandaşların yoğun mücadelesiyle söndürme faaliyetleri devam ediyor.
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin de verdiği bilgiye göre, 2 uçak, 19 helikopter, 6 dozer, 103 arazöz, 412 personel ile müdahale ekibi sahada.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek ve Manavgat Belediye Başkanı Şükrü Sözen, daha önce bu kadar büyük, yerleşim alanlarına inen, mahalleleri hatta köyleri boşaltacak kadar ciddi bir yangının Antalya’da olmadığına dair açıklamalarıyla beraber durum ciddiyetini koruyor.
Evler, mahalleler, köyler boşaltılıyor. Şuana kadar Manavgat ve Akseki bölgesinde 3 kişinin hayatını kaybettiği yüzlerce kişinin de karbon monoksit gazından etkilendiği, onlarcasının hastaneye sevk edildiği biliniyor.
Aynı anda farklı şehirlerde de alınan yangın haberleri yürek dağlıyor. Bu acıyla baş etmeye çalışırken, Muğla'nın Marmaris ve Milas-Didim arasında da yangın haberini aldık. Adana, Kayseri, Osmaniye ve Mersin'de de ormanlık alanlarda yangınlar devam ediyor.
İnsanların yüzündeki telaş, ateşlere teslim olan binalar, ormanlık alanlarda, köylerde bulunan vatandaşlarımız, evcil ve yabani hayvanlarımız, köylünün, ilçenin geçim kaynakları tükenip yok olurken bir de gelecekte yangınlar sebebiyle kuraklık artışları…
Sıcakların artışıyla beraber bir de rüzgâr işin içine girince çevreye dağılan yanmış kozalaklar elbette bu tarz yangınların oluşumunu ve büyümesini beraberinde getiriyor ancak bu kadar aynı anda farklı yerlerde aynı tarzda alevlere teslim olan yerleri görünce de insanın aklına direk insan eliyle bilinçli çıkarılmış olabileceği geliyor. Hatta İletişim Başkanı Fahrettin Altun, sosyal medya hesabında orman yangınlarıyla ilgili yaptığı açıklamalarda, yangınların ortaya çıkış sebebi üzerine kapsamlı soruşturmalar başlatıldığını da belirtmiş. Farklı yerlerde gözaltına alınanlar var. Bu kadar acıya sebep olanları Rabbim perişan etsin. Doğamıza, insanımıza, ormanlarımıza, hayvanlarımıza ve yaşam alanlarına bu acıyı, bu yok oluşu yaşatanlar elbet bunun hesabını verecektir. Dönemsel olarak sıcaklık ve kuraklık yüzünden çıkan yangınların ardına saklanıp da yapanları da gördü bu millet. Aynı anda farklı yerlerde ve sönmeyecek kadar büyüyecek kuzey güney, doğu batı cephesinde sönmeyen alevler tüm yürekleri de yaktı geçti.
Doğal yolla olabilecek yangınlara karşı daha nasıl sıkı bir takip yapılabilir diye düşünüyorum.
Yangınları azaltmak için ilk aklıma gelen, yangın ihtimali yüksek alanlara devletin ilgili birimlerince koruyucu ve önleyici tedbirler daha da sıkılaştırılabilir. Yangın mevsimlerinde önem kazanan gözetleme kuleleri, bölgeye anında müdahale edecek eğitimli motorize yangın ekipleri olabilir. Bu alanlara yakın oturanlara hatta tüm halka eğitici ve uyarıcı bilgiler verilebilir.
Riskin çok olduğu kuraklık dönemlerde orman giriş çıkışları kapatılabilir. Çöplerin bırakıldığı alanların yakınlarında orman ya da yerleşim alanı olmamasına dikkat edilebilir. Çöpleri ayrıştırma işlemine özen göstererek, hem doğaya, hem de geri dönüşümle ülke ekonomisini kalkındırma arzusuyla, cam içerikli ürünlerin çöpe değil, geri dönüşüme gönderilmesi daha fazla desteklenebilir.
Bunun dışında ormanlık alanlarda ateş yakılmasına izin verilmese de yaptırımlara tabi tutularak, kamera sistemiyle bu alanlarımızı gözetim altında tutabiliriz. İçilen dumanlı çubukların sönmüş ya da sönmemiş olarak aracın içinden cadde kenarlarına fırlatmak çevreyi her türlü olumsuz etkilediği, yangına sebebiyet verdiği tekrar dikkate alınmalı.
İlkokuldan itibaren çocuklarımızda başlayan farkındalığın gelecek nesillere intikal etmesini sağlamak amaçlı derslerde daha duyarlı bir eğitim şeması izlenebilir.
Ormanlar ülkemizin ciğerleri, canlıların evi, gelecek nesillerin belki de sığınma yeri. Yarının hangi sorunlarla, hangi biyolojik savaşlarla ya da hangi yoklukla karı karşıya geleceğini net göremesem de; bu ülkenin bir karış toprağına, ağacının bir dalına muhtaç olduğumuzun farkındayım.
Bir yangın sadece ciğerlerimizi soluğumuzu değil, geleceğe aktarılacak ne varsa alıp götürüyor. Ekonomik ve sosyal kalkınma hızını düşürüyor, insanların en çok gereksinim duyduğu barınma hakkını elinden alıyor ve geçim dağılımını da tetikliyor. İşte bu yüzden, bu farkındalığı geleceğe taşıyarak bireysel ve toplumsal düşünce yapısının iyileştirilmesine, mekanik duyarlılığın biyolojik tepkimeyle hayatımızda yer almasına çok ihtiyacımız var.
Ve bu, hepimizin elinde.