Üçüncü doz Biontech aşımı yaptırmak üzere erkenden Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yolunu tuttum. Daha önceden hazırlamış olduğum aşı izin belgesini imzalayarak aşı odalarının birinin önünde beklemeye koyuldum. Güler yüz, samimiyet, hoşgörü ve hemşireliğin o aziz hatırasını bir anne edasıyla yaşatan, yeşilin en güzel tonunu gözlerinde hakkıyla taşıyan Safiye hemşire belirdi kapıda. Enerjisi yüksek bu hanımefendi, ruhumda biriken sabah mahmurluğunu alıp, nahif sesiyle kulaklarımda hoş bir seda bırakmıştı bile. Özenli teması ile aşımı olurken dahi dilinden besmeleyi, sağlığa dair duayı eksik etmemiş, gönderirken de yaşam dolu cümleleri ardı ardına sıralayıvermişti. Aşı sonrasında anılarda yer alacak bir fotoğrafımızı dahi olmuştu. Huzurla yanından ayrılırken, garip gelecek ama giderken neredeyse “yarın görüşürüz” diyecektim.
Melek Hoca ( Büfe Misafiri)
Hastaneden çıktıktan sonra bir gelenek haline getirdiğim simitçiye uğrayıp, canınız çekmesin ama bol çikolatalı simidimi aldım. Hemen karşıdaki büfeden içecek siparişi verdiğim sırada, önde duran masalardan birinde oturan kadınla göz göze geldik, tebessümle selamlaştık. Beni masasına buyur edince de sohbete koyulduk. Bir taraftan en sevdiğim lezzeti damağımda, en sevdiğim sohbeti de dimağımda hissettim. Tevafuk olarak değerlendirdiğim sohbetimiz insan enerjisi, biyoenerji üzerine başladı, tasavvufla devam etti. İsimlerimize ve mesleklerimize sıra gelmişti ki hanımefendinin kişisel gelişim uzmanı olduğunu öğrendim. Yakın zamanda tekrar bir tevafuk yaşar mıyım bilmem ama durumu değerlendirmek üzere karşılıklı iletişim bilgilerimizi aldık. Adı da kendisi gibi anlamlı olan Melek Hocamızın bahsi geçen konulara dair yazılarını da gazetemizde görmek isteyeceğinizi düşünerek, kendisine konuk yazarlık teklifinde bile bulundum. Sizler de bu enerjisi yüksek sohbetlerden geri kalın istemedim.
Arkadaşımın Arkadaşı (Boncuk diyorlar)
Bir davette ilk defa karşılaşıp sohbet ettiğim, ‘Boncuk’ lakabıyla müstesna, enerji veren, çokça maharetlerini hayatın tecrübesinde harmanlayarak sunmaya çalışan ve iyi bir gözlem yeteneğine sahip olduğunu düşündüğüm misafir bir hanımın övgü dolu sözleriyle; unuttuğum, ertelediğim, belki de boş verdiğim, düşünmekten imtina ettiğim konuların üzerine eğilme vaktimin geldiğini hatırladım. Karşılıklı enerji alışverişinin olumlu sonuçlar doğurduğu fark ettim. Her yeni bilginin bir önce saklanan, üstü tozlanan, kenara kaldırılan farklı bilgi ve yetenekleri tekrar gün yüzüne çıkarabilecek güce sahip olduğunu bir kez daha anladım. Tekrar görüşmek üzere sözleştik bile.
İlk adım, bir ‘Günaydın!’
Evet, bütün bunları o tek bir günde yaşadım. Ama biliyor musunuz, bu özel güne ya da günü özel yapan her şeye enerjik başlamama neden olan, bu güzellikleri görmeme, fark etmeme sebep olan en önemli durumu en sona bıraktım. Sabah otobüse bindiğimde şoföre gülümseyerek, “Günaydın Kaptan” demiştim. Otobüse binen 70’inci kişi olmama rağmen ilk selam veren kişi olduğumu öğrenince, o gün herkese gülümseyerek bakmayı denedim.