“Her şeyin fiyatı uçtu gitti, yetişmeye imkân yok. Dün şu kadardı, bugün bu kadar.”
Bu cümle ne kadar da tanıdık geldi değil mi?
Markete giriyoruz, dün 24,90 TL’ye aldığımız ürün bugün rafta aynı yerinde hiç kıpırdamadan duruyor ama etiketi değişmiş! 29,90 TL olmuş. Tek değişmeyen, gülümsemeye çalışan yorgun personel ve o rakamların sonlarına eklenen 0,90 TL. Biliyoruz ki, bir hafta sonra gittiğimizde tek değişen etikette yer alan virgülün sol tarafı olacak.
Hiç istemesek de bu duruma alıştığımızın en büyük kanıtı, yolda karşılaştığımız komşumuzla paylaşılan fiyat bilgisine ek, eve gelince ev halkının her hafta alınan ürünlere dahi “Ne kadara aldın” diye soruyor olması. Yeni rakamı açıkladıktan sonra gelen yanıtsa alışılmışlığın verdiği nezaket ifadesi gibi, “Tamam ya artmıştır, ne yerinde sayıyor ki!”
Gerçekten alıştık mı(!)?
Telefonla marketten hep aynı siparişleri vermenize rağmen, kapıda duyduğunuz rakamlar yükselen bir ibre kuvvetiyle kapıyı tıklıyor. Öyle ki, 80 TL beklediğiniz hesap, 110 TL çıkıyor, derken bir hafta sonra 125 TL ve dahası. Market sahibi ile konuşuyorsunuz, “Abla senin fiyatlardan haberin yok galiba, haber de mi izlemiyorsun” diyor; bana(!)
Evet, ben bir gazete çalışanı olarak, bu ülkenin duyarlı bir vatandaşı olarak, evin ihtiyaçlarını almaya muktedir bir yaşayan(!) olarak haber izliyorum, haber yazıyorum; hatta her kanalı izliyor, her gazeteyi okumaya özen gösteriyorum. Birinde şunlar indi derken, diğer kanalda ya da basılı yayında bunlar fırladı diyor. Satıcı da bu durumu fırsat bilerek hangisi işine geliyorsa onu kullanıyor.
Patlıcan şu kadar, salatalık bu kadar, domates…
Pazar fiyatları, semtten semte bile değişkenlik gösteriyorken, İstanbul’da verilen rakam Antalya’ya uymuyor. Halde bir kasa domates 3-4 el değiştirirken, bırakın ikinci sınıf ürünü, biz vatandaşlar pazara gittiğimizde dördüncü sınıf ürüne talim ederken dahi haberde duyulan rakamlar üzerinden piyasa konuşuluyor.
Ve sonuç; ikinci elden satış rakamları artarak pazara, oradan da uçarak vatandaşın boğazına yapışıyor!
Denetleme ne ara yapılıyor!
Her ne kadar adına serbest piyasa da denilse, bir üründe en fazla 3 TL, hadi 5 TL oynasın. Aynı marka, aynı ürün, aynı gramaj iki farklı adreste yüzde 15-20 civarında fark ediyor!
Nasıl bir denetleme mekanizması var da acaba, vatandaş bu kadar mesnetsizce artışa maruz kalıyor?
Paketlerin fiyatı yüzde 40 artıyor, içindeki ürünler yüzde 20 azalıyor!
1000 gr olarak alınan paketin fiyatı 9,90 TL iken bir haftada 13,90 TL oluyor. Paketin arkasında yazan gramaj eğer ilginizi çekerse okuyorsunuz; o artık 1000 gr değil, 800 gr.
Bir bağ maydanoz, roka, tere gibi yeşillikler daha bir ay önce 1,90 TL iken etrafına sarılı lastiği dolduruyordu, şimdi 3,90 TL’ye üstündeki lastik gevşemiş(!) durmuyor.
Sinekten yağ hesabı iş yapan işletmeler, üç harflilere hizmet veren markalar, krizi fırsata çevirmeye çalışan cambazlar;
Kusura bakmayın ama sayenizde vatandaşın algısı, benliği, emeği yaralı olsa da artık gözü açık, gözü!
Yani anlayacağınız kimse sıtmaya razı olmuyor!