Nasıl bir ülke olduk böyle? Nasıl bir siyasetin içindeyiz? Türkiye’nin ana muhalefet partisi içinde tecavüz kelimeleri, taciz skandalları ülkeyi sallıyor da, bunlardan haberi olanların sesleri çıkmıyor?
Kadın hakları, özgürlük, insan haklarında cinsiyet ayrımcılığı yapmadan eşitlik sağlama, pozitif ayrımcılık vs. gibi konular anında rafa kaldırılıyor da kocaman çığlıklar sessizlikte boğuluyor… Öyle mi?
Daha geçenlerde CHP’de Maltepe ilçe yöneticisi Umut K’nin bir kadına tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklanmasının ardından Özlem Hanelçi de CHP İstanbul il yöneticisi Yasin Ilgar ve eski CHP İl Yöneticisi Özgür Aydın’ın kendisini taciz ettiğini ileri sürmüştü. Bunun üzerine Aydın ve Ilgar ise iddiaları yalanlayarak Hanelçi hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Aslında olay bu ikinci kez sarsıntı yaratan olay, CHP eski milletvekili Barış Yarkadaş’ın Umut K’nin bir kadını taciz ettiği yönündeki tweetinin altına, parti üyesi Özlem Hanelçi’nin de Yasin Ilgar ve Özgür Aydın’ın kendisini taciz ettiğini yazmasıyla yaşanmıştı. Hanelçi, “Bana il başkan yardımcıları ahlaksızlık yaptı. Şikâyet ettim. Tehdit edildim. Canan (Kaftancıoğlu) hanım hiç ses çıkarmadı bile.” iddiasında bulunmasıyla gözler İstanbul ChHP il başkanı Canan Kaftancıoğlu’na yönelmişti. Peki, bütün bunlar olup biterken kafalarda koca koca soru işaretleri bırakanlar neden kalkıp açıklama yapmak yerine sadece “şov” kelimesinin ardına saklanmış, çürük elmaları zamanında deşifre etmesi gerekenler sessizliğini bozmamıştı? CHP Avcılar İlçe Başkanlığı’nda görev yapan ve taciz mağduru olarak yaşadıklarını dile getiren Özlem Hanelçi Hanımefendi için neden kimse kılını kıpırdatmamıştı? Hanelçi, ifadesinde; “tehdit edildim” bile demiş. CHP İl Başkanlığı’na gitmiş ama kabul edilmemiş(!) Parti kapılarının herkese açık olması gerekirken, kendi partilisini, hem de bir kadını, hem de mağdur edilmiş bir kadını nasıl olur da kabul etmezler, aklım almıyor.
Bu neyin hırsı, bu nasıl düzen? Ne hale geldik diye neden kimse sormuyor?
Şimdiye kadar, ‘Şunu yaptık, bunu yaptık, şunu şöyle savunduk, bunu böyle kabul ettik, şunu böyle ifade ettikler’le yapılacak konuşmaların da arkası boş bana göre.
Parti için, makam için, dava için dün ne konuşulduğunu inanın umurumda değil, ben bugün ülke için ne yapıldığına, insanlık adına ne söylendiğine, neyin nasıl savunulduğuna bakarım. Hele de ortada mağdur edilmiş, kadın hakları konusunda avazı çıktığı kadar bağıranların içinde tacize uğramış bir kadın varsa…
Kimi basın mensupları da televizyon kanallarında durumu örtbas edercesine kadının tanımını cinsiyetçi bir kimlikle ortaya koymuş, hatta savunmayı keskinleştirip, taciz olayını yumuşatma çabası sezdiğim “yollu” tabirini de kullanabilmişti. Hala asıl mağdur edilenin insan olduğunu unutup, ruhsal ve manevi açıdan değerlendirme yapmakta eksik ve yetersiz kalmış kişiler, negatif cinsiyetçi yaklaşımlarıyla durdukları yerde sarsıntı geçirmemeye özen göstermişlerdi.
Bütün sesler siyasi bir malzeme gibi yükselirken tek ihtiyacımızın insani bir uyanış olduğunu fark ettirecek bir gelecek istiyor, daha fazla adalet diliyorum.