Hem yazılarımda, hem de kişisel hayatımda insanın daima inandığını yaşadığından söz etmişimdir. Buna samimiyetle inandığımı da itiraf etmeliyim. Hani ortalama, ‘pozitif düşün pozitif yaşa, negatif düşün negatif yaşa’ durumu da kısa bir özetleme olabilir aslında.
Tabi Polyanna hesabı her şeyi olumlu yönüyle görerek yaşama engel koyanları umursamamaktan, sadece düşüncelerin yönlendirdiği ölçüde sonuç almaktan da bahsetmiyorum. Biraz anımsatsa da burada yabana atılamayacak olan; hem düşünce gücünün desteği, hem de içsel huzuru yakalamanın, yeniliklere açık bir kapı geliştirmenin de ölçeği mevcut aslında.
Kıssadan hisselere bayılırım. Bu sıralar böyle bir kıssa, eminim birçok kişi tarafından manidar bulunacak hatta yadırganacak bile. Tamam, ben buna da razıyım, yeter ki bu kısacık anlatıdaki farkındalığı özümseyebilelim.
* Bir zamanlar yol kenarında el yapımı hamburger satarak geçimini sağlayan bir esnaf varmış. Gözleri pek iyi göremediğinden kitap, dergi, gazete okumaz, televizyon izlemezmiş. Zamanının tümünü yapacağı hamburgerlere adarmış. Adamın o küçücük dükkânında hamburger malzemeleri dışında herhangi bir değerli malı da yokmuş, aylardır çalışmayan bozuk radyosu dışında. Ancak bu adam günde neredeyse 100-150 kadar hamburger satarak o bölgenin en çok aranılan lezzet ustasıymış. Hamburgere olan talep artınca, dükkânının küçük olduğunu düşünerek cadde üstünde biraz daha büyük bir dükkâna taşınmış. Halk bu seferde lezzetten ödün vermeyen ustanın yeni kapısında tabi. İşlerin iyice yoğunlaştığı vakit, üniversite eğitimini henüz tamamlayıp memlekete dönen oğlu, can simidi gibi yetişmiş babasına.
Yetişmiş yetişmesine de, babasının dükkânı değiştirip, mal alımını artırmasına şaşkın oğul, endişeyle;
-“Babacım, hiç mi gazete, mecmua okumaz, hiç mi radyo dinlemezsin sen, dünyada ekonomik kriz yaşanıyor, Avrupa’nın durumu felaket. Bizim ülkenin durumu daha da kötü. Sen bu halde nasıl dükkânı değiştiriyor, fazladan sipariş veriyorsun? Ürünlerin elinde kalacak haberin var mı?”
-“Evlat radyo aylardır bozuk, e gözler de malum artık eskisi gibi görmez oldu. Sen okumuş çocuksun daha iyisini bilirsin tabi.” diyerek, sipariş ettiği etin ve diğer ürünlerin miktarını hemen azaltmış, hamburgerleri satmak için yol kenarına çıkmayı bırakmış ve ‘demek onca esnafın durumu böylesine kötüyken ben bir de tabela astım’ düşüncesiyle tabelasını indirmiş.
Satışları bir günde yarı yarıya azalmış.
Sonra oğluna dönmüş;
-“Haklısın evlat, kesinlikle büyük bir krizin ortasındayız” demiş.