Her sonucu olağan değerlendirip, varsayımlarda genelleme yapmak insanı her türlü müşküle düşürebilir. Vereceğim örnekle konuya açıklık getireceğime inanıyorum.
Sibirya’nın bir köyünde cenaze köye uzak bir mezarlığa götürülüyormuş. Tarlanın ortasında tabut köylülerin elinden düşüvermiş. Tabut kırılınca ceset yuvarlanıp dereye düşmüş. Akıntı cesedi dinamitle balık avlayanların olduğu noktaya getirmiş. Balıkçılar, ‘Acaba dinamitle adamı biz mi öldürdük?’ diye telaş etmişler ve yakınlarda bulunan askeri kışlanın tellerine bırakmışlar. Nöbetçi er cesedi tehlike olarak arz edip, yaylım ateşine tutmuş. Delik deşik olan ceset ambulansla hastaneye kaldırılmış ve operasyona alınmış. 6 saat süren operasyonun ardından ameliyathaneden yorgun çıkan doktor, “Çok zor oldu ama hayati tehlikeyi atlattı!’ demiş. (alıntı)
Hep bir varsayım, hep bir yanlış anlama ve hep bir çokbilmişlik!
Düşünmeden, konuşulanı ya da görüleni tartmadan, anlamadan, doğruyu yanlışı gözetmeden inanma ve inandırma durumumuz yüzünden kim bilir her gün ne kadar büyük hatalara sebebiyet veriyoruz. Varsayımlarla oluşan algı yüzünden sorgulama kabiliyetinin, eleştirel bakış açısının giderek yok olduğuna şahit oluyoruz. Birinin bir yeri ağrıyorsa, diğerinin kaynında da olan benzer bir ağrıyı eşleştirip, teşhis koyup, ilacını bile eline veriyoruz.
Dâhice fikirler ortaya attığımızı düşünerek, olabilirliklerin içinden sadece bize yakın gelene odaklanıp yanlış kararlar alabiliyoruz. Bir problemle karşılaşınca ortaya koyduğumuz davranışlarımız yaratıcı zekâdan uzak, tek bir hamlede kazanılan oyunlar kadar endişe verici olmaya başladı. Yaratıcı zekâda dâhilik vardır. Yani bir durumu enikonu ortaya koyarlar ve farklı yollardan, farklı fikirlere ve yeniliklere açık bir şekilde değerlendirirler. Oysa görünenin her şey olduğuna, duyulanın gerçek olduğuna büyük bir tembellik iştirak ediyor ki, yeniden, başka pencerelerden, başka fikirlerden yararlanmak akla bile gelmiyor.
Bir konu hakkında akıl yürütmek için öncelikle bütün dikkatin tek bir yerde, sadece o konu üzerinde toplanması gerekir. Ancak körebe oynarcasına denk gele sallanıyorsa bir mendil, hedef ıskalanabilir.Ola ki nadiren de olsa hedefe denk geldi diyelim, bu da anlık, şans eseri doğruluk sergiler.
Sonrası için bir yenilik ya da tecrübe kaydetmez.
İşte hayatımızda aldığımız kararlarda da varsayımlar geliştirirken genelleme yapmamaya özen göstermeli, daima tartışmaya açık kalınabilmelidir. Bir varsayım, dahi gibi yaratıcı düşünce yetisiyle değerlendirilirse sonuç mükemmele yakın bir başarıyla eşleşir. Yoksa her bir varsayım, hayatımızda kafa karışıklığı ve sürekli yanlışa davet modunu alır ki, bu da maalesef büyük bir zaman kaybı, suçluluk duygusu, yersiz mücadele ve gereksiz davranış örneklerine yenileri ekler.
İnsanlar hangi işle meşgul olursa olsun, hangi diplomaya sahip olursa olsun ya da hangi koltuğa oturursa otursun fark etmez. İnsan, düşünce yapısında farklı kapılar açıp dayenilenmediği sürece, aynı hatanın etrafında dönmeye ve sonuçlanmayan bir karanlık tablo çizmeye mahkûmdur.
O sebeple yaş kaç olursa olsun; Bir çocuk merakıyla araştırmaya, denemeye, yeni fikirlere ve yeni oluşumlara, yeni eleştirilere daima açık olunmalıdır.
Olunmalıdır ki, hiçbir canlı öldü niyetiyle tabuta sokulmasın, göz göre göre fikirler boğulmasın.