İstediğimiz her şeyin hemen olmasını diliyor ve bekliyoruz. Bu beklenti, hayatın hızını ve acelecilik konusunda su götürmez bir zaafımız olduğunun da kanıtı.
Dualarımız, isteklerimiz, hayallerimiz hemen oluversin, hemen yaşansın, hemen sevelim, hemen sevilelim, hemen yaz gelsin, hemen kış gelsin, diye diye ‘hemen’lerin ardı arkası kesilmiyor. Ömür de bu telaş içinde hemen bitiveriyor.
Beklemek; tahammülü zor, kıymeti sonunda anlaşılan, aydınlığı gidişatında saklı bir nimetken, son zamanlarda o kadar çok yorulduk ki, bırakın isteklerimizin yerine gelmesi için çaba gösterdiğimiz bekleme eylemini, isteklerimiz olmayacaksa dahi negatif sonuçları da bir an önce öğrenelim, sonuca bağlayalım istiyoruz. Umut ettiklerimizle elimizde olanlar arasında bir yerlerde sıkışmış vaziyetteyiz. Bu durumda ne çözüme ulaşacak cesaretli adımlar, ne de yeniliklere göz kırpan yeni bir düş kurmak istemiyoruz.
Hep başa dönüp dönüp, bunu da denedim, bunu da yaptım, bu da sonuçsuz, bu da olumsuz, bu da, bu da… İstek, heyecan, yenilenme, yeniden doğma aşaması artık rafa kaldırılmış gibi.
Tabi bu genelleme herkese uymayabilir ama içinde bulunduğumuz birçok sorunun karşılığında ortalama sohbet hep bu bağlamda.
Bu durumu güzel değerlendirenler de var aslında. Onları da görmezden gelmek büyük haksızlık olur. Neden mi? Bunca bekleme esnasında boşlukları kendini geliştirmek üzere değerlendiren, hep yeni çözüm arayışı içinde sonuçsuz kalsa da beklentileri, yenilerini deneyenler, bu sırada demlenenler de var. Telaşsız, sakin, ‘elbet zamanı gelir’ diyerek akıllıca, sükûnetle hareket edenler de var. Olgunlaşma süreci işte burada başlıyor.
Çin bambu ağacını duymuş muydunuz? Ben anlatmak istediklerimi özetleyen hikâyesinden çok etkilendim.
Çin bambu ağacı yetiştirmek oldukça meşakkatli bekleyişten ibaret.
Toprağın çapalanıp hazırlanmasından sonra tohumu ekilir. Çimlenmesi beklenir. Aradan mevsimler geçer, çimlenme yok. Buna rağmen pes edilmez düzenli bakımı yapılıp, sulanır. İki sene derken, üç- dört sene geçer çimlenmez. Sulamaya devam…
Beşinci senenin sonunda çimlenme başlar. Sonra bu çimlenmiş minik ağacın filizleri 6 haftada 27 metreye ulaşır. Kimisi bu bitkinin 6 haftada hemen büyüdüğünü düşünür ama onu eken, başını bekleyen bilir. Çin bambu ağacı, 6 yıl, 6 hafta sonunda bu boya gelmiştir. Tohumdan sonra kök salmış, güç kazanmış bir ömrü vardır bu ağacın. Altı yılın sonunda artık gücü toprak üstüne vermeye hazırdır ve o uzun bekleyişte kazandıklarıyla hızla kendini göstermeye başlar.
Beklerken elde edemediklerimize üzüleceğimize, emek versek de olmadı dediklerimizin kazandırdığı güce odaklanalım. Demlenelim, yenilenelim, gücümüzü yeterince kazanmak için tecrübelerimizi değerlendirelim. İnsanlar, ‘Bu kadar sıkıntı içinde hep beklemekle geçti zamanı, her şeyi denedi ama olmadı, şans işte!’ diyecekler. Onca beklemenin ardında içimize yerleşen yaşama gücünü, bizde birikenleri öyle dikkatli kullanalım ki, alttaki gücün bizi hızla yukarıya taşıyacağına yürekten inanalım. Her şeyin bir vakti var. O zamana kadar bambu ağacı gibi kök salmayı bilelim. Dün ne idi bugün ne oldu diyenlere de zamanı gelince bu hikâyeyi anlatalım.