Başarı hakkında bildiklerinizi sıraladığınız zaman, hırs bunun neresinde, hangi maddesinde ya da kaçıncı sırasında yer alıyor hiç düşündünüz mü?
Başarmak; neye göre, kime göre şeklinde değişiklik gösterip, geniş kapsamda incelenecek bir eylem olarak karşımıza çıkıyor. En azından bana göre öyle. Sizin başarısızlık olarak adlandıracağınız, sizi üzen, belki kahreden bir durum, tam zıttı eleştirel tavrını üzerinize yönlendirenler tarafından içten içe başarı olarak da tahayyül edilebilir. Ya da tam tersi.
Evet, ne diyorduk; “Hırs(!)”
Hırs başarının neresinde? Çok düşündüm, her koşulda başarının insanı yücelten bir değer olduğunun bilincini yaşayarak, çok kafa yordum bu hırs meselesine.
Hırs ne şekilde olursa olsun insan benliğine zarar verirken, insanı uyanık tutmak için de elinden geleni yapıyordu. Kimi zaman kişisel hırslar hayvansı bir içgüdüyle hareket etmeyi desteklerken, toplumsal hırslar farklı seslerin tek bir sese odaklanmasını sağlıyordu. İçimizde başarıya ulaşmak adına oluşan bir hırs varsa bu hangisiydi ve nasıl çözümleyebilirdik? Değerlendirme kişisel mi, toplumsal mı, nasıl karar alınabilirdi?
Bana göre hırs dediğimiz olgu, her ne şekilde kapımıza gelirse gelsin, o tokmağı birkaç denemenin ardından açılmayan kapıya inat, deli gibi vurmaya başlayacak bir gerilimi de beraberinde getiriyordu.
Kapı ufaktan yükselen sese yanıt verip açılırsa sorun yok, tebessümle içeriye hoş gelinir, beş gidilir…
Peki, o kapı ya açılmazsa?
İşte o zaman nereleri tuttuğuna, neleri birleştirdiğine veyahut kimleri bir arada görünür kıldığına bakılmaksızın o varlığı soyut, yaşattığı somut kavramların en belirgin şahsiyeti olan; ‘zincirleri kırma vakti’ hırsın yönlendirdiği tek arzu olacaktır. Kapıyı kırarak açmaya kadar hatta daha da ileriye gidebilecek bu hırs, başarı o kapıdan içeri girmekse anlık başarıyı garantileyecek ama artık kapısı kırık bir hanenin de güvensizliğini yaşatacak kadar konu insanı ve etrafındakileri de tedirgin edecektir.
Başarıya ulaşmak üzere hangi yolların tercih edileceğine önem verilmeden yapılacak bir yolculukta, arzu ile imtihan edilen beyinlerin gereksiz bir hırsa dönüşeceği unutulmamalı ve bu durumun uzun yolculuklarda insanın özüne bırakacaklarının ancak; acı, yalnızlık, korku ve tereddüt olacağı göz ardı edilmemelidir.
Bu durumu toplumsal olarak algıladığımızda, bir gruba ya da cenaha ait olmanın vermiş olduğu toplumsal güvenle kırılan kapı, içerde olup bitecekleri tamamen kendi toplumsal yargının tek bir fikre bağlanmasıyla elde edileceğinden, tedirginlik ve korkuyu paylaşacak ve paylaştıkça hafifletecek nedenlere bağlayacaktır. O da başka toplumsal sancılara dönüşebileceği gerçeğini hep içinde yaşatacak bir süreci başlatacaktır.
Anlamsız hırslar, aslanı fare yapan bir kapana dönüşmeden, kişisel başarıyı aslan gibi düşünerek elde etmenin yanında daha akılcı ve yaşamsal değerlerin yüzdesi alınarak toplumsal başarı da layık olduğu şekilde yakalanmalıdır. Unutulmamalıdır ki, hırs; başarının değil, başarısızlığın sığınağıdır.