Geçenlerde aldığım duyum karşısındaki üzüntümü, siz değerli okuyucularımla da paylaşmak isterim. Yaprak yeşili gözlerine hüzünlü bakışın yerleştiği, 70 yaşlarında şeker bir adam Mehmet Erdil. Başına gelen olumsuzlukları dahi, yaşama azmine engel olmadan anlatışı görülmeye değerdi. Orta yaşın üstünde olmasına rağmen hayat dolu tavırlarıyla etrafında kim varsa neşe saçmaya, gönül almaya adamış kendisini. Onun yaşında çoğu insanın karamsarlığından eser yoktu ancak belli ki o da çok yorulmuştu.
Mehmet Ağabey, anlattığına göre ailesinde bulunan kimseden bir hayır görmemiş. Tam aksi mal mülk ne varsa elindekileri de vermiş, bir emekli maaşına kalmış. Aslında elindeki evraklara bakılırsa o da kalmamış kendisine. Beyanına göre boşandığı eşine olan nafaka ve icra kesintisiyle eline ortalama 1200 lira civarında nakit geçiyormuş. Aldığı maaşla da doğal olarak, bir insanın temel yaşama ihtiyaçları olan yeme-içme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarını karşılayamıyormuş. Zaten bu nakitle karşılamış olsa kimse ‘geçinemiyorum’ demezdi sanırım. Evlatlarından da hayır göremeyen Mehmet Bey, tam da bu sebepten 2,5 senedir, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Yaşlı Hizmetleri’nin idaresinde bulunan Halil Akyüz huzurevinde kalıyormuş.
Haziranın ilk haftası kendisine gelen, Halil Akyüz Huzurevi İç Hizmet Yönergesinin, Huzurevine Kabul Koşullarının yer aldığı 27. Maddesinin C bendi uyarınca; “Aylık geliri net asgari ücretin 3/2’sini geçmemek” ibaresi nedeniyle, 05 Temmuz 2021 tarihine kadar kalacak yer bulması ve huzurevinden ayrılması hususunda bir bildiri almış.
“Kalacak yerim yok, aldığım maaş geçinmem için yeterli değil. Bu yaştan sonra kime güvenirim, kimin yanında kalırım. Huzurevinde diğer arkadaşlarıma bu yönde gelen bildiriler var. Bazı arkadaşlarımın 65 yaş üstü yaşlılık maaşları kesildi. Kendilerine cüzi bir miktar verileceği tebliğ edilmiş, onun da aylık ilaç masraflarını dahi karşılamadığını öğrendim. Yeşil kartı olanların kartları iptal edildi. Arkadaşlarımın yaşadığı bu duruma çok üzülüyorum. Benim durum da ortada, sokakta yaşamak istemiyorum. Emekli maaşı, resmi kesintiler neticesinde çok az. Elime geçen bu parayla yaşamam imkânsız. Ben şimdi bile geçimim için, iş bulunursa çalışmak isteyen biriyim”, diyerek sitemini dile getirdi. Anlattığına göre bunca zamandır dostluğu, arkadaşlığı huzurevinde bulan, arkadaşlarından ve hayatını idame ettirdiği yaşantısından ayrılmak istemeyen Mehmet Bey’e ve aynı durumda olan diğer büyüklerimiz için ne yapılmalı, nasıl bir yol izlenmeli, inanın ben de bilemiyorum. Durumu vahim o kadar çok insan var ki, mali kesintiler sebebiyle kendi geçimini sağlayacak maaşı dahi alamıyorlar. Huzurevleri için öne sürülen maddelere, resmi olarak kanıtlanmış maaş kesintileri de eklenerek mağdur vatandaşlar için daha adil bir düzen sağlanamaz mı?
Emekli maaşını tam alanlar dahi geçim derdinden muzdaripken, alamayanlara bir çare var mıdır ki?
Belli ki belediyelere bağlı huzurevlerinde belli şartlar göz önünde bulundurularak hizmet veriliyor.
Bu şartlar gerçek hayattaki mağduriyeti gidermiyorsa, belediyeler vatandaşları için daha farklı adımlar atamaz mı? Bu insanlar bunca zaman sonra belli bir oturmuş düzenin ardından nasıl yaşam mücadelesi versinler, nasıl sosyal ortam kursunlar ve nasıl mutlu olsunlar…
Türk aile gelenek göreneklerine, yaşam şekline bakılırsa; anne- babamızı ya da büyükanne-büyükbabamızı başımızın üstünde taşıyarak, kimselere muhtaç etmeden, sevgimizle, vefamızla, varlığımızla sarıp sarmalamak, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası yapmak insani görevimizdir.
Buna rağmen, ailesinden göremediği şefkati huzurevinde gören, kalan ömrünü belediyenin, dolayısıyla devletin sağladığı imkânlar doğrultusunda huzurevinde geçiren vatandaşlarımızın varlığı yadsınamayacak kadar fazla.
Peki, bütün bu serzenişler ve mağduriyet için yok mu bir çare?