Kararsızlık en büyük kaygı sebebimiz haline geldi. Herkes her şeyden kaygılı. Gelecek kaygısı, yaşam kaygısı, sağlık kaygısı, eğitim kaygısı gibi desen desen, şekil şekil kaygı problemlerimizin gölgesinde ışık arıyoruz. Bir küçük ışık ama bulamıyoruz.
Sebep, kararsızlık.
Kaygılarımız yüzünden mi kararsızlık yaşıyoruz, yoksa kararsız kaldığımız için mi kaygılanıyoruz?
Gözlemlediğime göre bana yakın gelen, kararsızlık nedeniyle kaygı problemleri yaşadığımız.
Düşünsenize bir işte çalışıyorsunuz, maaşınızın yetmediğini düşünüyorsunuz, yeni iş arayışına giriyorsunuz. Yeni bir işin daha zorlayıcı olabileceğini, yeni arkadaşlıkların huzursuzluk yaratabileceğini, yeni bir patrona alışma sürecini, alıştığınız ortamdan ayrılmanın duygusal etkilerini ya da çalışma saatlerini düşündükçe o yetmeyen maaşa razı mı geleceksiniz yoksa yer değişikliğine karar mı vereceksiniz?
Düşünsenize, eşinizle, ailenizle ciddi problemler yaşıyorsunuz. Huzurlu bir ortam, kendini dinleyen ve anlayan yeni bir ben ihtiyacı içindesiniz ama yeni bir hayat, yeni bir ortam, yeni bir ev hayali sizi korkutuyor. Değişimin bedelini hem maddi hem de manevi açıdan karşılamaktan çekiniyor, kıpırdayamıyorsunuz. O huzursuzluğu çekip iki lokma boğazınızda dizilmeye devam mı edecek yoksa bir kere hakkınız olan o yaşamı iyileştirmek için yeni çözümler mi üreteceksiniz?
Düşünsenize, mutlu olmadığınız bir bölüm okuyorsunuz. Sona da o kadar yaklaşmışsınız ki bir sene sonra diplomayı alacaksınız. Ancak çok zorlasanız da bir türlü okuduğunuz bölümle ilgili gelecek hayaliniz yok. ‘Ya şimdi bölüm değiştirsem, tekrar yıl kaybım olacak. Ailem, çevrem ne diyecek’ mi diyorsunuz, yoksa ‘Sevmediğim, sevemeyeceğim ve beni mutlu etmeyecek bir mesleğin kurbanı olarak ömrümü vereceğime, iki yıl kaybım olur ama severek yapacağım, belki de en iyisi ben olacağım bir mesleğin ilk adımını atmış olurum’ mu diyorsunuz?
Evet, örnekleri daha da çok genişletebiliriz. Güvenli gördüğümüz, belki de alıştığımız ortamlardan ayrılmaktan, maddi-manevi kayıplardan o kadar çok korkuyoruz ki, ‘yeni bir ben’ adımını atlıyoruz. Karar vermekte en çok zorlandığımız anlar; korktuğumuz ve tam olarak niçin korktuğumuzu anlayamamış olduğumuz anlar. O değil, karar vermekten korktuğumuz kadar, kararsızlık çemberinde dönüp dolaşırken de mutsuz oluyoruz. Kararsızlık kaygılarımızı çoğalttıkça içinden çıkılmaz bir hal alıyor ve alışkanlıklarımızın kölesi oluyoruz. İnsan her şeye alışıyor; er ya da geç ama alışıyor. Kaygıyı bitirecek tek şey; iyi düşünülmüş, cesaretle taçlandırılmış o tek bir karar. Ve o kararın arkasında dimdik duracak bir yürek ve o yüreği zapt edecek bir de akıl gücü.
Gerisi mi? Size bahşedilmiş o tek kullanımlık ömrün en tatlı mücadelesine tanık, umuda yolculuk…