Geçtiğimiz günlerde yangının toprakta bıraktığı isi, yüzde bıraktığı pusu, kalpte bıraktığı sancıyı paylaşmaya Manavgat ilçemizin farklı köylerine gittim. Vatandaşlarımızın yaralarına bir nebze de olsa merhem olma arzusuyla hasbihal edip, yaşam alanlarında dertlerini dinledim.
Yangın sadece nefesimiz, ciğerlerimiz olan ormanlarımıza değil, bölge halkının çoğunun yaşam alanı olan evine, geçim kaynağı olan bağ, bahçe, seralarına ve hayvanların barındığı ahırlara az ya da çok zarar vermiş. Devletin ilgili birimleri gerekli notları almış ve eşya tayini için 50 bin liraya varan desteğin yarısını çoktan göndermiş bile. Çoğu eşya da hayırseverler ve çeşitli kurumlar aracılığı ile halka ulaşmış. Hayvanları zarar görenlere ya da yitip gidenlere devlet tarafından hayvan yardımı yapılmış. Halkın da desteğini alan mağdur vatandaşımızın birbirine olan dayanışması, temennileri ve geleceğe kaygılarının azaldığını görmek umut vericiydi ancak vatandaşla sohbetim esnasında duyduğum birkaç olay canımı sıkmadı değil. Konteynırlara yerleşenler, kira desteği ile kiraya çıkanların yanı sıra yaylalarda evi olup geçici de olsa yaylaya kendi evlerine gidenler dinlediğim kadarıyla, Manavgat Belediyesi’nin yangın sonrası mağduriyet yaşayan halkın halini hatırını sormak, ihtiyaçlarını kontrol etmek için yayla köylere uğramadığını duymak gerçekten üzdü. Devlet; muhtarıyla, belediyesiyle, kaymakamıyla bir bütündür oysaki. Sen- ben yoktur, tüm birimler arasında bir bütünlük vardır devletçilik anlayışında.
Yaylaya giderken üst kesimlerde hala duman vardı. Dayanamadım, hemen araçtan inip yaklaştım. İçin için yanan kor halinde kökleri görünce yüreğim sızladı. Kendi imkânlarımızla közün üstüne kum ve suyla müdahale ettik. İçimiz rahat etmedi, ilgili birimlere haber vererek bazı bölgelere tekrar müdahale gerektiğinin de altını çizdik, hemen arazöz desteği geldi. Bu şekilde hala kor olan yangının kontrolü açısından ilçe belediyesinin de sürekli teyakkuzda olması şart. Çünkü henüz toplumda bir yer edinememiş, sosyal medyada duyar kasıp, duyarsız kalan insan kılıklı zavallıların içip içip, ormanlık alana fırlattıkları alkol şişeleri, bölgede sıcağın ve rüzgârın etkisiyle yanmış alanların kuraklığında yeniden bir felakete sebep olabilir. Her yerde kırık cam parçaları ve isle kaplanış şişelerin olması yangınlara davetiye gibi. Kısa zaman içinde bu şişe parçalarının cam kırıntılarının toplanması, temizlenmesi şart. Şuan ağaçlarda yangın ve rüzgârın etkisiyle damla nem kalmamış dolayısıyla en ufak bir kıvılcımın yangını direk yerleşim yerlerine taşıması da muhtemel.
Geçimi hayvancılık ve tarım olan köylü halkın çocuklarını okutmak için harcadığı çabayı görmemek imkânsız. Hem kendi geçimini hem de ülke ekonomisini ayakta tutan mihenk taşları üretici köylü halkımız. Bu yıl yaşanan zorlukların üstüne bir de yangınla mücadele eden kimi köylünün halen eğitim alan çocukları için destek istekleri gerekli yerlere bildirildi. Milletimizin de bu konuda çok hassas olduğunu bildiğim için durumu buradan da bildirmek isterim.
Yakın zamanda yaralar sarılacak, eksikler tamamlanacak, bundan kuşkum yok ancak gelecek için önlemlerin alınması için farkındalığımızın artmasını ve bunca felaketleri yaşayan ülke insanınım artık umutla nefes almasını diliyorum. Gelecek kaygısı yaşamadan, ruhsal çöküntüden çıkarak, sağlık, huzur ve inançla hep birlikte ulaşacağımız güzel günleri özlemle bekliyorum.