Bütün inanç sistemini yıkan, yozlaştıran, inandıklarından şüphe ettiren bir olgu ‘tutarsızlık’.
Sanırım bu konuda pek müsamaha gösteremiyorum. En ufak bir tutarsızlık sergilendiği takdirde yanmış bir volkan gibi parlıyor, sağa sola sıçrıyorum; kimine yüksek sesle, kimine susarak, kimine de artık görünmez olarak…
Hayatın içinde her alanda görüp, hissedebileceğimiz, yaşanmamışlıkların esaretine sığınmış, kimi oturmamış karakterlerin söz söyleme sanatından uzak ifadelerinde duyabileceğimiz acınası bir durum, tutarsızlık. Bazen de ayakları yere basmayan sözcüklerin, geniş ağızlarda sürekli yer değiştirmesiyle karşısındakinin de ayağını kaydırabilecek, beynini bulandıracak ve iletişim eksiklerine yol açacak kadar vahim bir mesele. Hatta öyle tutarsız insanlar var ki, ağzından çıkanın ya da anlık değişen tavırlarının neresinden tutsak elimizde kalacak cinsten.
Elbette hayat siyah ve beyazdan ibaret değil ancak tutarsız davranışlara gebe insan beyni maalesef grileri de kullanır, yeri gelir siyaha beyaza da bulanır. Anlamak ne mümkün!
Gelelim bu tarz insanlara karşı geliştireceğimiz yeniliklere. Belirsizlik noktasında can sıkıcı bir hal alan ve insanı daimi beklentide bırakan bu duruma kesin ve ilkesel çözümler üretebiliriz.
Nasıl mı?
Tutarsızlık karşısında anında tepki vererek. “Kırmayayım, belki yanlış anladım, belki kendisini iyi ifade edemedi, belki ruhsal olarak doğruları kaldıracak durumda değil, şimdi kalabalıkta öyle davranıyor olabilir, sanırım unutkanlık yaşıyor” tarzı düşünceleri rafa kaldırıp, ifadelerinde ya da tavrında tutarsızlık iması bulunan şahıslara daha önceki tavrıyla karşılaştırma yapacak şekilde netlik sunmalıyız. Sunmalıyız ki, ciddi bir sorunu varsa, biraz da ‘hastalık’ olarak nitelendirdiğim bu durumu açıklığa kavuşturalım.
Çünkü yağ misali üste çıkma potansiyeline çanak tutacak tutarsızlık durumunu kullanmasına izin verdiğimiz insanlar; sosyal yaşamda, iş hayatında ve aile içinde huzursuzluğun ana maddesi haline gelebilirler. Hem kendilerini hem de etrafında kim varsa zedelemeye razı bu insanlara gerçek bir iletişimi göstermemiz gerekir. Sürekli hem kendine, hem de başkasına yükleyeceği ağırlığı hazmedip taşımaktansa, o ağırlığı hem onun sırtından hem de kendi ruhumuza yansımasından devamlılık gösterecek şekilde kaldırabiliriz.
Özgüven eksikliğinden kaynaklı olduğunu düşündüğüm bu oynak tavırlar, hangi kaba girse şekil alacak yaklaşımlar sergilemekte. Dolayısıyla tutarsızlığa mahkûm olmuş insanlar da bir süre sonra nerede, kiminle, ne şekilde ve hangi şartlarda yaşadığını unutacak, kendi olmaktan vazgeçecektir.
Toplum sağlığımız için, tutarsızlığı tutabileceğiniz yarınlara…