Hemen hemen herkesin hem sosyal medyada, hem de televizyon ekranlarında gündeme gelen Kabakçı ailesini anımsaması zor olmayacak. Kısaca özet geçecek olursam, tam da engelli haftasına girdiğimiz şu günlerde Antalya Konyaaltı ilçesinde 2 engelli çocuğuyla beraber yaşayan Kabakçı ailesinin gürültüye sebebiyet verdiği gerekçesiyle apartmanda oturan komşuları(!) ailenin kaldığı daireyi tahliye etmesi için imza toplamışlardı. Biri 20, diğeri 27 yaşlarında iki zihinsel engelli evladının her türlü sorunuyla sevgiyle ve özveriyle ilgilenen anne Fatma Kabakçı ve baba Kemalettin Kabakçı durumun şokunu halen atlatabilmiş değil. Şu fani zamanda yarına sağ çıkacağımızın garantisi olmayan hayatlarımızda hepimizin potansiyel engelli olduğunu, her an hem zihinsel hem de fiziksel olarak darbe alabileceğimizi hatırlamak ve hatırlatmak için mağdur olan anne ve baba ile özellikle görüşmek, durumlarından haberdar olmak istedim.
Anne Fatma Kabakçı gürültü ve ses konusunda çok dikkatli olduklarını, hakkındaki asılsız iddialara çok üzüldüklerini dile getirirken, çocuklarının uysal ve söz dinleyen, sevgiyle yaşama tutunduklarından bahsetti. Anne Kabakçı, “ Biz evlatlarımızın varlığıyla bir aileyiz. Ailemize huzursuzluk yüklemeye çalışanlara sesleniyorum; Bu fani yalan dünyadır, kimseye kalmaz. Ben medet Allah’ım diyerek her dakika Rabbime yalvarıyorum. Keşke komşu dediklerim komşu olsalardı. Tek Türkiye gibi biz de bu apartmanda tek kaldık.” Derken, baba Kemalettin Kabakçı da; “Çocuklar için uygun yerler düşünenler varmış. Hangi anne –baba evlatlarından, ciğerlerinden vazgeçebilir. Onlar benim yaşama sevincim. Şimdi evi boşaltın diyeceklerine, keşke 4 senedir kapımızı çalıp, halimizi hatırımızı sorsalardı. Bayramda bile komşuluk görmedik biz. Çocuklarımıza sevgiyle bakıyoruz, onlardan vazgeçmeyiz. Benim çocuklarım sevecen ve uysal. Allah’ın kimin için nasıl bir kader çizdiğini kim bilebilir ki? Böyle yaygara kopararak bizi evimizden yurdumuzdan etmeye çalışanlar, yarın nelerle mücadele edecekler nereden biliyorlar? Bunca felaket insanlara neden ders olmuyor. Depremler, afetler, pandemi derken insanlar zaten perişan. Yarın kendi çocuklarının ya da kendilerinin de engelli olmayacağının garantisini nereden alıyorlar? Onlar ev sahibi, biz kiracıyız diye mi bütün bu yaygara? Ölürüm de çocuklarımdan, ailemden vazgeçmem!” Diyerek üzüntüsünü, yıkılmışlığını dile getirdi.
Bu durum karşısında üzülmemek işten değil. İnsanın insana en çok ihtiyacı olacak zamanda insan insanı neden soyutlar, hala anlayabilmiş değilim. Bugün 3 Aralık Engelliler Günü. Böyle bir günde bu satırları bu şekilde kaleme almak inanın içler acısı. İnanıyorum ki hala güzel insanlar var ve bu güzel ailenin destekçisi olacaklar. Birbirine sevgiyle bakan ve çocukları için her birimizden belki de iki kat daha fazla güçlü olmak zorunda kalan Kabakçı ailesi gibi nice canlarımız var. Onlar yüreklerinin acısını ömürlerine gömmüş, evlatlarının bir gülüşünü, bir bakışını yakalamak için nefes alıyorlar. Bir annenin en çok duymak istediği “anne” kelimesini evlatlarının gözlerinden okumak zorundan kalıyorlar.
İnsan, insan için varken, böyle ana-babaları ağlatmak, gönüllerini kırmak kime ne kazandıracak?
Engeli yüreklerimizden kaldırma zamanımız hala gelmedi mi?