Kitap okumayı sever misiniz? Kitap sizin için ne ifade ediyor? En çok beğendiğiniz kitapların ortak özelliği ne? Kitabın yarısında başka bir kitaba geçiş yapıyor musunuz?Bir eserin görsel dili mi daha çekici gelir, yazınsal dili mi? Herhangi bir esere ya da bilgiye ulaşmak için, öncelikli tercihiniz hangisi olurdu?
Soruları kendi içinizde cevapladıysanız gelelim kitap okuma alışkanlığı hakkındaki farklı deneyimlere.
Kitap okuma alışkanlığının her ne kadar küçük yaşlarda başladığı öne sürülse de, kitap okuma alışkanlığının etkinleşmesini, gözlemlerime dayanarak; nitelikli yalnızlığa bağlayabilirim.Neden mi?
Küçük yaşlarda kazanılan alışkanlıklar zaman içinde tekrarlanmadıkça maalesef yok olabiliyor.
Özellikle 5-13 yaş grubunda alışkanlık haline gelmesini istediğimiz, akşam saat 21.00’de yatağa gitmek, 19.00’dan önce akşam yemeği yemek, sabah erken saatlerde kahvaltı yapmak ve mutlaka günde iki kez dişleri fırçalamak gibi klişeleşmiş alışkanlıkları herkes hatırlayacaktır. Peki, kaçımız halen uyguluyor, tartışılır. İnsan sağlığına ve gelişimine olumlu etkileri göz önünde bulundurularak ömrümüze sirayet etmiş bu alışkanlıklarımız da zaman içinde tekrarlanmadıkça ya da farklı bahanelerle örtbas edildikçe uygulanmaz hatta hatırlanmaz olduysa, kitap okuma alışkanlığı da tekrarlanmadıkça unutulabiliyor. Vakit bulamamaktan dem vuranlara gelince, gün herkese 24 saat. Dolayısıyla vakit bulmak için çabalamak insanın biraz da kendi elinde.
İçinde bulunduğumuz hafta Kütüphane Haftası. Türkiye'de 1964 yılından beri Mart ayının son Pazartesi günü ile başlayanbu haftada; Bizi biz yapan kültürel akımın ve geçmişten günümüze gelen değerlerin güncel tutulması, milli servetimiz olan kütüphanelerimizin fark edilmesi ve sessizliğin içinde ses olacak bilgilerin gün ışığına çıkarılmasına destek olmak üzere kutlama yapılır. Kütüphanelerbilgi kaynakları olarakçok eski çağlardan bu yana insanlığın hizmetindedir. Hatta ilk kütüphanenin Asurlular zamanında kurulduğunu duymuştum. Geçmiş tarihimize bakacak olursak, Osmanlı döneminde de kitaba ve kütüphaneye büyük önem verilmiş. Bunu okuduğumuz kitaplardan ve ülkemizde halen korunan büyük kütüphanelerden de anlamak mümkün. İstanbul’da Süleymaniye ve Beyazıt Devlet Kütüphaneleri, Ankara'da Millî Kütüphane, Millet Meclisi Kütüphanesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kütüphanesi de büyük kütüphanelere örnek teşkil ediyor. Bunlardan Millî Kütüphane, 15 Nisan 1946’da kurulmuş ve açıldığı zaman bünyesinde sadece iki kitap varmış, şimdi 620 bin kitap var. Ülkemiz kütüphanelerindeki kitap sayısı yaklaşık 6 milyon kadar olduğu biliniyor.
Bu sene 29 Mart- 04 Nisan tarihleri arasında kutlanan Kütüphane Haftası vesilesiyle hatırlanması ve farkındalık oluşturması adına, toplum olarak okuma alışkanlığına ne kadar önem veriyoruz, kendimizi de bir sınayalım istedim. “Bulunduğumuz şehirde hatta semtimizde kaç kütüphane var, okul kütüphaneleri öğrencileri destekler nitelikte mi, çevremizde kütüphane oluşturmak için çaba gösteren komşularımız muhtarlıklarımız, belediyelerimiz var mı” gibi sorularının cevaplarıyla da okuma alışkanlığı hakkında yakın bilgiler edinmemiz mümkün.
“Ne kadar sahaf tanıyoruz, en son hangi kitabı-ne zaman okuduk, kitap değişimi yaptığımız dostlarımızın sayısı nedir, ailemizde bizim kadar kitap okumayı seven ya da sevmeyen kimler var” gibi sorularla da kendi kişisel kitap okuma alışkanlığımızın temel sebeplerini ortaya koyabiliriz.
Türkiye’de kitap okuma alışkanlığı, yaşımın yettiğince 90’lardan bu yana azalarak devam eden bir süreçmiş gibi algılansa da; teknolojik gelişmeler, bilgiye anında ulaşma arzusuyla hızlı bilgi akışı ve çağrışım üzerine arama motorlarındaki yönlendirme girişimleri bilgiyi esas alıyor ancak gözle görünür bilgi kirliliğine de sebebiyet veriyor. Genç nesil nokta atışıyla bilgiye sahip olduğunu düşünürken, o bilgiye ulaştıran olgunluğu ve süreci maalesef atlayarak, sorgulama yapma, yeni bilgi ekleme ya da bilgiyi tasavvur etme yöntemlerini hiçe sayarak ilerliyor. Hâlbuki günümüzde teknolojinin değerlerinin farkına varmış bir toplum var. Tecrübeyle olgunlaştırılmış, bilgiyle donatılmış kitaplarımızın basımı ve dağıtımı neticesindekitaba ulaşmak artık daha kolay. Bilgiye ulaşmak adına teknolojiden yararlanmayı alışkanlık haline getirmemizin güzelliğini yaşarken, bilgiyi daha verimli hale dönüştürmek içinaltın raflarda saklanmış kaynaklarını dadikkate almamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bilgiyi kullanmak ona sahip olmaktan çok daha değerlidir ve okumak, bilgiyi zarafete dönüştüren bir eylemdir.