YA SONRA? NE YAPARIM SENDEN SONRA?
Acı mı çekiyorsunuz? Bir aşk ilişkisinin sonuna gelmiş biriyseniz, yaralısınızdır. İlişkileri sona erdiği halde yaralanmamış gibi görünenler vardır.
Ya daha önceleri büyük acılar yaşamış anlam çıkarmıştır… Ya da acıyı bastırıp yeni hissetmeye başlamışlardır. Bu doğaldır, beklenen bir şeydir, sağlıklıdır, hatta iyidir bile.
Doğanın bize, içimizde iyileştirilmesi gereken bir şeyler olduğunu bildirmesinin bir yoludur. Bütün olumsuz duygularımız bilinçaltımız ile ilgili bize bilgi verir. Tıpkı bir sinyal gibi… Yaralarımızı sarmaya başlamazsak depresyon, kaygı bozuklukları, baş ağrısı, kas ağrısı, mide barsak sorunları, cilt hastalıkları gibi bedensel sorunlarla karşılaşabiliriz. Geliştirebildiğimiz en önemli kişisel becerilerden biri de bunalımlara uyum sağlamamızdır. Büyük olasılıkla yaşamımız boyunca başka bunalımlar da patlak verecektir ve acıya anlam vererek toparlanmayı öğrenmek, çok değerli bir deneyim olacaktır.
Acı, yaşamın kaçınılmazlarından biridir. Ancak acı çekmekten daha da önemli olan acı çekmeye değer bir yaşam öyküsüne sahip olabilmektir. İnsanın yaşamında ağlayacak kadar değer verdiği hiç bir şeyin olmaması üzücüdür.
İNKAR (KABULLENEMEME) ‘’Bunların benim başıma geldiğine inanamıyorum’’,
Biz insanlar, boğulmadan üstesinden gelebileceğimiz ölçüde acıya katlanabilecek bir mekanizmaya sahibiz. Bunlardan bir ders çıkararak deneyimlerden yararlanabiliriz. Yaralanan duygularımızı sarabiliriz.
ENDİŞE :’’Fazlasıyla kaygı duyuyorum, sanki dünyanın sonu gelmiş gibi’’
Ayrılığınızın başlarında duyduğunuz endişeler bir kar fırtınasında duyduklarınız gibidir. Nereye saklansanız? Yolunuzu nasıl bulsanız? Aşağılarda bile bu denli bunaldığınız için, dağa tırmanmaktan vazgeçersiniz. Yolunuzun giderek daha kapanacağı, daha tehdit edici olacağı ve daha endişe verici olacağını düşünerek nasıl tırmanabilirsiniz ki? Saklanmak isterseniz, kıvrılıp üzerinde oturacağınız bir kucak ararsınız ve bu endişe verici tipiden kaçmaya çalışırsınız. Bu da yanlış seçimlere götürebilir sizi.
UYUM “Ama çocukken hep işe yarardı”
Çocukken başkaları için aşırı sorumluluk almayı, mükemmelliyetçi olmayı, yardımda bulunma dürtümüzü geliştirmeyi öğreniriz. Ayrılık yaşadığımızda da sevgi konusunda duygusal ve psikolojik ihtiyaçlardan yoksun kaldığımızda uyum geliştirmeyi başarabiliriz.
DOSTLUK ‘’ Herkes nereye kayboldu ?’’
Sosyal ilişkilerin, bizleri reddetmeden, çekmekte olduğumuz duygusal acıyı anlayabilen dostlar arasında yeniden kurulması gerekebilir.
SUÇLULUK/ REDDEDİLME: Ekenler 1, Ekilenler 0
Genellikle, bir ilişkiyi sona erdirme konusunda çiftlerde biri diğerinden daha fazla sorumludur, bu kişi EKEN olur. Daha çekimser kalan diğer eş ise EKİLEN. Ekenlerin çoğu, eskiden sevgi duydukları eşlerini, yaralamış olmanın suçluluğunu duyarlar. Ekilenlere, reddedilmiş olmayı kabullenmek zor gelir. Ekenin davranışları çoğunlukla suçluluğun, ekilenin ise reddedilmenin egemenliği altında olduğundan, her iki tarafın da durumlarına uyum gösterme süreçleri farklı olacaktır.
KEDER : ‘’İçimde korkunç bir kayıp duygusu var’’
Kederlenmek, iyileşme sürecinin önemli bir bölümüdür. Sevgiden yoksun kaldığımızda, bir yakınımızın ölümünde ya da bir durum kaybı yaşadığımızda; kederlenmeli, acı çekmeliyiz.
Gerçekten de ayrılma, boşanma süreci kimileri tarafından bir keder süreci olarak tanımlanmıştır. Acı, boğucu bir üzüntünün çaresizlik duygusuyla karışımını simgeler. Bizleri, çaresiz olduğumuz ve yaşamımızı değiştirme gücüne sahip olmadığımız inancına sürükleyerek, içimizdeki enerjinin tükenmesine neden olur. Acı çekmenin belirgin semptomlarından biri kilo kaybıdır, az sayıda kişi de bu süreç içerisinde kilo alır.
ÖFKE: ‘’Kahretsin…’’
Öfke incinmeden kaynaklanır ve ayrılma sürecinizi aslında kolaylaştırır.
VAZGEÇMEK :’’Kopmak zordur’’
Kopan bir ilişkiden arda kalan güçlü duygusal bağlardan vazgeçmek oldukça zor gelir. Sona ermiş olan bir ilişkiye duygusal yatırım yapmaktan vazgeçmek de önemlidir. Batık yatırımdır. Kişisel gelişmenize yatırım yapmaya başlamanız sizin ayrılma sürecinden daha rahat geçmenizi sağlayacaktır.