Günümüzde kanser her üç kişiden birinin ömrü boyunca yakalanabileceği yaygın bir hastalık haline gelmiştir. Kanser kalp hastalığından sonra 2. en sık ölüm nedenidir. 5 yıllık göreceli sağ kalım hızı %63 ‘tür. Fertlerinden birinde kanser yaşamayan aile nadirdir. Araştırmalara göre 2020 yılında dünyadaki kanser hastalarına 20 milyon kişinin daha ekleneceği öngörülmektedir. Türkiye’de ise her yıl on binlerce yeni kanser teşhisi konuluyor. Kadınlarda en sık meme ve rahim, erkeklerde ise prostat ve akciğer kanseri görüyoruz. Her iki cinste de deri kanseri sık görülmektedir. Rakamlar korkutucu da olsa, erken tanı ve koruyucu tedbirler ile birçok kanser türü %90-95 önlenebilmekte veya iyileştirilebilmektedir.
Kanserin psikolojik boyutları toplumun hastalığa yansıyan korkularından etkilenir. Kansere eşlik eden ruhsal durumun iki temel bileşeni ölümlü olmak ve bedenimizin ne kadar kırılgan olduğunu kaçınılmaz biçimde fark etmektir. Yalnızlık, terk edilme, çaresizlik ve hayatın dışına itilme korkuları canlanır. Kanserle savaş derneklerinin ve sağlık kurumlarının tüm eğitim çabalarına karşın kanser evde, işte ve sosyal yaşamda kişileri etiketlenmeyi sürdürüyor. Bazen gizli ya da açık bulaşma korkularından kaynaklanan araya mesafe koyma, bazen de meraklı bir ilgi gösterme olabilir.
Uyum sorunları bazen psikiyatrik bir bozukluk şiddetine ulaşabilir, sağlık kaybı ve ölüme ilişkin olağan kaygı klinik düzeyde depresyona ulaşabilir. En sık görülen psikiyatrik sorunlar uyum bozukluğu ve depresyondur. Anksiyete bir belirti olarak ya da bir bozukluk olarak görülebilir. Tedavide ilaç ve psikoterapi birlikte daha etkilidir. İlaç kullanımı, ilaç etkile-şimleri hastanın genel durumu, seçilecek ilacın yan etkileri açısından çok önemlidir.
Kanser hastası ile psikoterapinin hedefleri hastanın hastalığa adaptasyonunu etkileyen geçmişte ve şimdide yaşadıkları, hastalık ve etkileri üzerine odaklanmaktır.
Ölüm anksiyetesi, birilerine bağımlı olmak, kendi kendine yetebilme gücünün kaybı, beden görünümünün bozulması ve ağrı, acı çekme endişeleri gibi kişinin varoluşuna doğrudan tehdit oluşturan çağrışımlar kanser anksiyetesinin kaynaklarıdır. Bu anksiyete o kadar yüksektir ki, hemen hemen her zaman tanıya ilk tepki inkardır. İnanamama ve “kanser” sözcüğünü kullanmaktan kaçınma kalıcı bir tepki olabilir.
HASTA YAKINLARI…
Sevdikleri kişinin geçirdiği değişikliklerin çaresiz gözlemcileri hasta yakınları… Ailede meydana gelen rol değişiklikleri, hastanın işlevlerini üstlenme, çalışamayan kişi ile azalan gelir kaynakları ve hastalıkla artan giderleri karşılama çabaları içinde yorgun ve depresif olabilirler. Özellikle hastaya bakan kişinin kendi gereksinimlerini suçluluk duymadan karşılaması, mümkün olduğunca diğer aile bireylerinden yardım alması tükenmeye karşı önlem olabilir. Yakın ve sıcak ilişkileri olan ailelerde genellikle bilgiler açıktır. Bazen hastayı koruma isteği ile tanıyı gizleme, hasta ile konuşmama, karşılıklı yalnızlık duygusunu artırır. Hem hastalar, hem de eşleri iyimser ve güvenli gözükmek için endişelerini, ümitsizlik duygularını gizleyebilirler. Duyguların açıkça konuşulması, tedavi kararlarının paylaşılması, aile grupları uyumu attırmada yararlı bulunmuştur. Bu boyutları ile kanser, bir aile hastalığı olarak tanımlanabilir.
YAŞAM KALİTESİ VE KANSER
Gelecekte okula ve işe dönen kanser hastaları artacaktır, ölümle yaşam arasındaki sınırdan geçen, dramatik tedaviler uygulanan, beden imgesi, rol işlevleri değişen, gelecekle ilgili seçenekleri daralan hastaların özel danışmanlıklara gereksinimleri olacaktır. Yeti yitimi olan hastaların yeni yaşam biçimlerine adaptasyonu bir başka gereksinim alanıdır. Toplumsal olarak hastalara iyi bakımın yanı sıra uzun yaşayan ve iyileşen hastalara da hazırlıklı olmalı ve hastalıkta ve iyileştikten sonra tedaviyi kolaylaştıracak, destekleri artıracak sosyal ve tıbbi düzenlemeler yapılmalıdır.
Genelde hastalar ağır görünüm değişikliklerine tahammül ederler. En iyi önlem hastaların tedavi öncesi yeterince hazırlanması, bilgilendirilmesi, tedaviler sonrasında günlük yaşamın, yutma, tat alma, işitme, görmenin nasıl olacağının anlatılması, hatta depresyon ve anksiyete görülebileceğinin konuşulması olduğu belirtilmiştir. Özellikle de benzer operasyonu geçirmiş ve iyi uyum sağlamış biri ile görüşmek yararlı bulunmuştur. Ağrı ve eşlik eden psikiyatrik sorunların sağaltımı yaşam kalitesini yükseltecekti