ABD, AB, Yunanistan, Arap Ülkelerinin (en azından bir kısmının) Türkiye’nin dostu, stratejik ortağı, müttefiki olmadığını kavradığımızdan eminim. Bu yüzden Türkiye’nin farklı boyutlarda devam eden bağımsızlaşma hareketlerini desteklemeliyiz. Burada particilik, kişisel siyasi emeller bir kenara konulmalıdır.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a karşı gelenler sık sık mealen “dost ülke kalmadı” diyerek, sanki eskiden dostumuz olan ülkeler varmış da şimdi dostluk bozulmuş gibi davranıyorlar. Bu, katıksız yalanı tekrarlamaktan bıkmadılar. Sözde müttefiklerimiz, stratejik ortaklarımız, yalancı dostlarımız Türkiye, onların istediği istikamette yürüdüğü sürece dost göründüler. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni bir istikamet gösterdiğinden bu yana maskelerini çıkardılar. Açık açık düşmanlık yapıyorlar. Maskenin ardındaki bildiğimiz suratlarını güneşe açtılar.
Ülkemizin yine daha yedi düvelle karşı karşıya geldiği günümüzde başta CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun sessizliği manidardır. Kendisi konuşmuyor, onun adına başkaları yarım ağızla açıklama yapıyor. Milliyetçi olduğunu söyleyen İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’in, ülkemizin dostlu olmadığı bilinenlerle aynı safta yerini alması da çok manidardır. AKP’den koparak parti kuran Davutoğlu ve Babacan’ın AKP’de iken söyledikleriyle şimdi söyledikleri birbirine hiç uymuyor. İç ve dış mihraklar bir araya gelmiş, Erdoğan’ı devirme, Türkiye’yi boyunduruk altına almanın planları yapıyorlar. Fakat Türklerin vatan söz konusu olduğunda kendi içindeki düşmanlar dahil hepsinin üstesinden gelmeyi başarması, maskelerini çıkaran düşmanlarımızı kaygıya sürüklüyor. Şundan emin olsunlar: Türkler yine tarihi tekerrür ettirecektir.
ABD Başkanı Trump’ın damadı Jared, Türkiye’nin parasını ödediği F-35’leri BAE’ne verecekmiş. Verirsen ver. İki hırsız birbirine yakışır. Hırsızlığınızın yeni bir kanıtıdır. Türkiye gün gelir, kendi uçağını da yapar. İHA ve SİHA’ları yaptığı gibi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin “uzaya” da adımını attığını açıkladı. Böylece düşmanlarımızın “gazını” alıverdi.
F-35’lerin BAE’ye verilmesi, bizim değil başkalarının sorunudur. Şu günlerde Türkiye karşıtlarının aralarından su sızmıyor ama bu “normalleşme” hayra delalet eden bir normalleşme değildir. Türkiye düşmanlığının bir araya getirdiği ülkeler başta BAE, gün gelir yine “anormalleşme” sürecine girebilirler. Bir gün gelir, devran döner ve bazı ülkeler yapayalnızlığının farkına yine varırlar ve Türkiye gibi büyük bir ülkenin kanatları altında güvenlik arayabilir.
Dünyanın jeopolitik ekseni değişiyor. Bundan kimsenin şüphesi yok. AB’nin hiç şansı kalmadı. Kendi içinde yavaş yavaş parçalanmaya doğru sürükleniyor. Macron ile Merkel’in sarmaş dolaş oluşuna aldırmayın, aslında birbirlerini bir kaşık suda boğacak kadar birbirlerine düşmandırlar. ABD’ndeki gelişmeleri ibretle izliyoruz. Amerikan polislerinin kendi vatandaşlarını öldürmesi ırkçılığın Amerika’da yeniden hortladığını gösteriyor. İstediği kadar güçlü olsun, ABD’yi kendi içindeki ırkçılık parçalayacaktır. Bu süreç ABD’de başlamıştır. Diğer bazı ülkelerin de gidişatları ibret alınması gereken bir durumdur. O kadar çaresiz kalmış olmalı ki, hiçbir dost olamayacağını bildiği düşmanlarıyla sırf ortak Türkiye düşmanlığı nedeniyle normalleşme anlaşması imzalayacak kadar çaresiz. Yunanistan’ı zaten konuşmaya gerek yok. Her zamanki gibi efendisinin boynuna geçirdiği tasma ne kadar izin veriyorsa, o kadar hareket edebiliyor. Tasmayı bazen uzun bazen kısa tutan efendisi, Yunanistan’ı Türkiye’nin üzerine salacağı tarzda kullanıyor. Sıkıştığı belli, ama cami duvarına işerse vay Yunanistan’ın haline!
Prof. Dr. İsmail Tufan