İnsan ve sistem arasındaki benzerlik nedir? İkisini de değişmeye zorlayınca anlarız. İnsanı “alışkanlık hayvanı” olarak tanımlayanların da görüşü, insanın alışkanlıklarının bir sonucu olduğudur. Bir atasözü bunu şöyle ifade ediyor: “Huylu huyundan vazgeçmez”. Huylarımızdan vazgeçmemek için elimizden geleni ardımıza koymayız. İnsanın yaşlandıkça kendisine benzediğini söyleyen ünlü bir gerontopsikolog (J. Birren) belki şunu da eklemeliydi: İnsan yaşlandıkça huylarına benzer.
Alışkanlık ya da huy, zamanla edindiğimiz özelliklerimizdir. Hiçbir insan huylarıyla doğmuyor. Yetiştiği çevrede bunları öğreniyor ve zamanla benimsiyor. İçselleştirdiği huylarını ise kişiliği zannediyor. Kimse kişiliğinden ödün vermek istemediği için olsa gerek, huylarından vazgeçmiyor. Huylarından vazgeçerse kişiliğini yitireceğini kabul ediyor.
Huyların iyisi kötüsü, önemlisi önemsizi, gereklisi gereksizi vardır. Bir “huysuz” olarak nitelendirdiğimiz kişiler vardır. Hâlbuki huysuzun daima huyu vardır. Huysuz bir insan yoktur. Bu bağlamda huysuz başka bir anlama gelmektedir. Mesela asabi, her an kavgaya hazır, kolay kolay başkalarıyla anlaşamayan kişilere huysuz diyoruz. Ancak başkasına huysuz derken, kendimizi de “huylu” olarak nitelendirmiş oluyoruz. Huylu biri olmak, huyları olan biri olmak anlamına gelmiyor, bu bağlamda. Huysuzun tersi oluyor ki, bu kişilere de bazen “iyi huylu” diyoruz. İyi huylu olmak, kötü huylu olmanın tersini ifade ediyor.
Kendimi huysuz biri olarak kabul ediyorum. Her zaman değil. Zaman zaman. Zaman zaman da iyi huyluyumdur. Huysuz olduğumda bana dokunmamak en iyisidir. İyi huylu olduğum anlarda ise ağzımdan lokmayı alsanız gıkım çıkmaz. Siz de mi öylesiniz? O zaman aramızdaki bu benzerliğin sebebi ne olabilir?
Bence insanların huylusu-huysuzu, ikisi de alışkanlıklarının eseridir. Benzer alışkanlıklarımızın ardında benzer huylarımız vardır. Nihayetinde aynı toplumun içine doğduk, orada sosyalleştik. Aynı “fabrikanın” mallarıyız. Kuşaktan kuşağa değişen huylar, “fabrikanın” değiştiği anlamına gelmiyor. Fabrika aynı, ama üretim şekli değişti. Gençlerin ve yaşlıların huy farkının nedeni budur.
Korona virüsünde huylarımız su yüzüne çıktı. Paris, Berlin, Londra sokakları, alışveriş yerleri, otobüsler bomboş. Lokantalar, berberler, diskotekler kapalı. Bizde kapalı olması gereken yerler, en azından bazıları arka planda çalışıyor. Bir kısmı yakalandı. Otobüsler ve dolmuşlar, belli bir sayıda müşteri alabilir, ama polis kontrolüne takılanlara bakınca tam aksinin geçerli olduğunu görüyoruz. Hadi şoför bilerek yasağı çiğniyor, ama müşteriler neden yasağa uymuyor ve şoförü uyarmıyor? İşte bunun sebebi huydur. Biz, olmadık yerde dayılanır, dayılanacağımız yerde ise kuzulaşırız. Hepimiz değilse de birçoğumuz!
Korona virüsünden korunmayı “korkaklık” olarak nitelendirenler var. Bunlar, görmedikleri, koklamadıkları bir virüsü dayılık taslayan kötü huyundan vazgeçmeyenlerdir. Bu “huysuzlar”, çevresindeki insanları tehlikeye atan “zırdelidir”. Bu zırdelilerle başımız derttedir. İçlerinde gençler olduğu kadar yaşlılar da vardır.
Şunu öneriyorum: Ailenizde bir zırdeli varsa, onu kontrol etmek, sizin görevinizdir. Hem sizin hem de diğer insanların iyiliği için, ailenizdeki zırdelileri dizginleyiniz ve sokağa çıkmalarını önleyiniz.