Ünlü marka taklitleri dünya çapında bir piyasadır. Milyarlarca dolarlık bu piyasada orijinalleri taklit edenler müşteri bulabilmektedir. Ünlü markalar ise bu taklitçilere karşı büyük bir savaş açmıştır. Buna gerek var mıdır? Bence yoktur. Buna rağmen taklitçileri tamamen ortadan kaldırmaları mümkün olmamıştır. Bunun “yaşlı eğitimi” ile alakası nedir?
Ülkemizde bir taraftan emekliler çoğalıyor, diğer taraftan yaşam süresi uzuyor. Bu iki sosyal gerçeklik, Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir. Çünkü bu kadar emeklinin maaşını karşılayacak olan gençler azalmaktadır. Önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde gençlerin eksikliği daha da güçlü hissedilecektir. Gençlerin azalmasından ziyade gençlik arasında yayılan işsizlik asıl sorunumuzdur. Çünkü emeklilerin aylıklarının karşılanabilmesi istihdam edilmiş olan kişi sayısıyla doğrudan bağlantılıdır. Bugün kendini dezavantajlı olarak gören, emeklilikte yaşa takılanlar, bir de olaya bu açıdan bakmalıdır.
Emeklilik, çalışma yaşamından ayrılmaktır. Ama yaşam devam ediyor. İşten arınmış bir yaşam dönemi olarak emeklilik, anlamlı yeni ödevlerle yapılandırılmalıdır. Yaşlılıkta insan kendine yeni hedefler, yeni planlar yapmalıdır. Bunun için emeklilere yeni olanaklar yaratılmalıdır. Yaşlılığı yapılandırma girişimlerinde Gerontolojinin de desteği alınmalıdır. Gerontolojik destekli yeni ödevler arasında “yaşlı eğitimine” yer verilmesinden yanayım.
Emekli olduktan sonra yaşamın monotonluğundan şikâyet edenlerin çoğaldığı bir sürece girmiş bulunuyoruz. Önümüzdeki yıllarda emekliliği katlanılması zor bir yaşam dönemi olarak görmeye başlayacak olan insanların sayısında güçlü bir artış olacağını tahmin ediyorum. Bu insanlara yeni eğitim olanakları yaratarak, yaşam kalitesinin yükselmesi sağlanmalıdır.
Genç yaşlılar hızla çoğalmaktadır. Bunlar 50-74 yaşları arasındaki, zinde ve sağlık durumları göreli iyi olan kişilerdir. Çoğu, sadece kendilerine değil, başkalarına da yardım edebilecek durumdadır. Bu potansiyeli kendilerine, çevrelerine ve topluma faydalı olacak tarz ve biçimde yönlendirilmelidir. Eğitim bilinci harekete geçirir. Hafızanın gücünü korumasını sağlar, bireyin özgüvenini arttırır ve sosyal ilişkileri çoğaltır. Yaşlılıkta bunlara daha fazla ihtiyaç duyulduğu gerontolojik araştırmalarla kanıtlanmıştır. Yaşlı eğitimi bakıma muhtaçlığı önler. Günlük yaşam ödevlerini tek başına halledebilen yaşlıların çoğalmasına katkı sağlar. Böylece toplumun ekonomik yükünü azaltır, yaşlının yaşamında yeni anlamlar keşfetmesine yardımcı olur.
Türkiye’de bu hedefleri gözüne kestiren 60+Tazelenme Üniversitesi, 2016 yılında kurulmuştur. Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümünde başlayan yaşlı eğitimi süreci kısa süre sonra diğer kentlere yayılmıştır. Bugün beş kampüsünde binlerce yaşlı eğitim görmektedir. Fakat bu klasik “üniversite” ile karıştırılmamalıdır. 60+Tazelenme Üniversitesi “öğrencilerinin” amacı ne meslek edinmek, ne de kariyer yapmaktır. Onlar, bu süreci geride bırakmıştır. Yaşamlarında yeni hedefler aramaktadırlar. 60+Tazelenme Üniversitesi, onlara bu imkânı sunmaktadır.
60+Tazelenme Üniversitesi, bana göre, ülkemizde artık taklit edilecek bir markadır. Ömür boyu öğrenenlerin çoğalmasına katkı sağlayan bu girişimin yakında “yavru” doğuracağını (!) tahmin ediyorum. Çünkü bütün iyi şeyleri taklitleri takip eder. Fakat taklitlerin kötü bir özelliği vardır. Orijinalinin kalitesine erişmeyi hedef olarak seçmezler. Sadece ona benzeyen, ama kalitesi düşük bir ürün veya girişim olarak, kendilerine orijinali yarattığı konjonktürden pay edinmeye çalışırlar. Taklitlerin amacı orijinalin hedefiyle aynı değildir. Amaçları kendilerine odaklıdır. Bir atasözümüz der ki: “Ucuz etin yahnisi yavan olur.” Bu yüzden yavanlıktan kaçınmanızı tavsiye ediyorum.