“Evladım kursağımdan iki yıldan beri bir parça et geçmedi” dedi, yaşlı kadın.
Ulusal onurumuz, uluslararası kasabımız; “sosyete kasabı” 72. Cannes Film Festivali'nde
kırmızı halı üzerinde tuz serpmiş. Hepimizi onurlandırdı. Türkiye Kasaplar, Besiciler Et ve Et Ürünleri Esnaf ve Sanatkarları Federasyonu, sosyete kasabına ödül vermeyi düşünmez mi acaba? Uluslararası kasap yetiştiren ülkeyiz. Kasaplarımızı el üstünde tutmalıyız. Geç bile kaldık. Et yemeye hasretlerin çoğaldığı ülkemizden böyle kasaplara ihtiyaç doğmuştur. Onlar serpecek, diğerleri bakıp övünecek. Artık ne serperse, tuz, karabiber, altın tozu. Üniversitelerimizde “sosyete kasabı yüksek lisans öğretimi” veren bölümlerin açılmasına ne dersiniz?
Satış yapamamaktan canı sıkılan kasaplara bu bölümlerde istihdam alanları açabiliriz. Böyle bir yüksek öğretim dalında yetişecek yeni uzmanların yaratabileceği sinerjiyi hayal edebiliyor musunuz?
“Et koklama yüksek mühendisliği”,
“Kırmızı et güzel sanatlar akademisi” veya
“Et düşünürler felsefe okulu”.
Sonuncusu zaten yeni bir akım olarak oluşum süreci başlamıştır. Etçil ve Otçul olmak üzere ikiye ayrılan toplumumuzda Etçiller hayatından memnundur. Ama düşünemezler. Otçullar ise hayatından bezmiştir, ama düşünebilirler. Takdir-i ilahi! Herkese her şeyi vermiyor. Adil paylaşım. Otçullar kendisini inek yerine konulmuş gibi hisseder. Düşünür inek olarak alay konusu olurlar. Otçulların efsanevi düşünürü İnek Şaban’ın görüleri hala toplumda çok yaygındır. Ağlanacak hallerine gülebilen Otçulların en büyük ilham kaynağı ve dayanağıdır. Otçulların arasından Et Düşünürler akımı ortaya çıkmıştır. Bu grubun üyeleri, Etçillerin sofrasını, Etçil ve Otçul olmanın farkını derin derin düşünür. Düşüncesiz Etçillerin bayağı ve yüzeysel yaşamını düşünerek irdeler, inceler, “a priori” sonuçlara varırlar. “Aklın yolu birdir”, Et Düşünürlerin bir lafıdır. Lafla peynir ekmek gemisini yürütebileceklerini iddia ederler. Gemi yürür, ama içinde peynir ekmek yoktur. Toplumun düşünürü olan Otçulların içinde çıkan “Et Düşünürler”, Sokrates’i değil, Patates’i örnek alır. Et Düşünürlerin yeni önderi eti enine boyuna, yüzeyine derinine, sağına solu düşünür durur. Etçiller ise otçulların haline güler. Otçullar genelde asık suratına, alınlarındaki bilgeliğin üç çizgisi anlam katar. Bakışlarıyla, duruşlarıyla, sözleriyle et yemenin manasızlığını, ama onu düşünmenin anlamını ve erdemini anlatırlar. Çünkü Otçulların diğer önderi Pletot, yeryüzündeki etin ideal etin bir yansıması olduğunu söylemiştir. Bu yüzden kusurlu eti değil, ideal eti ölçü almalarını önermiştir. O gün bugündür Otçulların Et Düşünürleri kusurlu et yemektense ideal eti düşünmenin erdemini anlatır. Etçiller fıçıda yıllanmış şarabını yudumlarken, Otçulların yeni düşünürü Sinoplu Diyojet fıçıda yaşamanın erdemini anlatır. Patates ve Sinoplu Diyojet, Et Düşünürlerin iki kahramanıdır, iki önderidir, birbirini tanımazlar. Ama ikisi de birbirini Et Düşünürlüğü yanlış yöne sürüklemekle suçlar. Rivayete göre bir gün Etçillerin krallarından biri Sinoplu Diyojetle karşılaşır ve ona acır. “Dile benden ne dilersen” der. Sinoplu Diyojet’in cevabı şu olur: - Gölge et! O günden beri bu krala “Gölge Et” lakabı takılmıştır. Etçillerin “Gölge Et” lakaplı kralından “iskender kebabı” ortaya çıkmıştır. Fakat Etçiller, Et Düşünürlerin düşüncesinin ürünü olan iskender kebabını ufak bulmuş, bu yüzden – yine rivayete göre – kebapçıyı “bu iskender ufak, büyük bir iskender getir” diyerek fırçalamıştır. O gün bugündür “büyük iskender kebabı” Etçillerin gözdesi, Et düşünürlerin düşüncelerinin ilham kaynağı olmuştur. İşte ben de bu yüzden o yaşlı kadına, Patates’i, Plotet’i, Diyojet’i anlattım ve Et Düşünürlerin kendisine yardımcı olabileceğini söyledim. Sevindi elbette. Yemese de düşünecek!