Yaşlanma öğretisi, diğer adıyla Gerontoloji, yaşlanma ve yaşlılık olgularını her yönüyle incelemektedir. Ülkemizde yeni bir bilim dalı olduğu için pek tanınmamaktadır, ama yaşlılığı herkes tanımaktadır. En azından herkesin ailesinde en az bir tane yaşlı vardır. Yoksa bile sokakta, alışverişte, otobüste yaşlılara rastlıyoruz. Fakat yaşlılığın farkına vardığımızı zannetmiyorum. Ta ki kendimiz yaşlı oluncaya kadar yaşlılığı kayda değer bir yaşam dönemi ve yaşlıları toplumun önemli fertleri arasında saymıyoruz. Tabii bunu kabul etmeyeceksiniz ve bana yaşlıları başımızın tacı olarak gördüğümüzü hatırlatacaksınız. Ben de size madem yaşlılar başımızın tacıdır, o zaman niçin onları sürüngen gibi bir hayata itiyoruz? Diye soracağım. Siz de benim haklı olmadığımı belirttikten sonra örnekler vererek, yaşlılara ne kadar saygı duyduğumuzu belirteceksiniz ve ben de size örnekler verip, yaşlılara duyulan saygının sadece lafta kaldığını söyleyeceğim. Yani sonsuz hikâye. En iyisi bilimsel fikirler etrafında konuyu tartışmaktır. Yaşlanma biyolojik, psikolojik, sosyolojik, pedagojik, tarihsel, kültürel, tıbbi bir fenomendir. Tek taraflı değerlendirmelerin gerontolojik tartışmalarda hiçbir faydası yoktur. Bunu yıllardır vurguladığımız halde bir arpa boyu yol kat edemedik. Herkes kendi alanına sıkışmış, kabuğuna çekilmiş, kafasını kaldırıp, öbür tarafta neler oluyor diye merak etmiyor. Herkes haklı, herkes bilgili, herkes uzman, herkes üstat, herkes bir şeyler olabilmiş, ama yaşlanma ve yaşlılık adına ortada hiçbir şey yok. Sadece tekil icraatlar. Gerontolojik konularda “Bilgi Transferi” diye kavramımız var, ama herkes kendi bilgisini kendine saklıyor, sanki mezara götürecek. Yaşlanıyoruz diyoruz, öleceğiz diyoruz, bilgimizi genç kuşaklara devredelim, bir bilgi mirası bırakalım diyorum, ama dediğimizle kalıyoruz. Yurtdışından bilgi transferine ise herkes gönüllü. Yabancı bilim insanlarının anlattıklarına pek meraklıyız vesselam. Kendi bilim insanımızın anlatabileceklerine değer vermiyoruz. Onların çalışmalarını kayda değer bulmuyoruz. Bu kendi kendini inkâr etmekten başka ne olabilir? Gerontolojinin interdisipliner ve multidisipliner özelliklerini nereye koyacağız? Çağrılarımıza kulaklar tıkanmıştır. Düzenlediğimiz sempozyumlara bile yurtdışından daha çok ilgi var. Yabancı bilim insanları gerontolojik çalışmalarımızı bizim bilim insanımızdan daha çok merak ediyor. Japonya’dan, Avustralya’dan, Almanya’dan, İngiltere’den, Avusturya’dan ve diğerlerinden gelen bilim insanları var, ama Türkiye’den onların toplamı kadar bile gelen yok. Bunun nedenini kendi kendime soruyorum, ama mantıklı bir cevap bulamadım. Bir falcıya mı danışsam acaba? Hükümet bu yılı, “Yaşlı Yılı” ilan etti. Birlikte yaşlılar için bir şeyler yapılacaktı, sorunlarına çözüm üretilecekti, nasıl hayata geçirilebilecekleri masaya yatırılacaktı falan filan… Yılın yarısı geçti, birkaç toplantı, birkaç nutuk hariç, ortada bir şey yok. İnsaf. Ondan sonra 21. yüzyılda yaşlanan toplumumuzun geleceğini tartışıyoruz. Daha bugünkü toplumun yaşlılık sorunlarını çözemedik. Neden? Çünkü biz, olmayan şeylere pek meraklıyız. Çünkü olmayan şeyler hakkında fikir yürütmek çok kolaydır. Her birimiz birer Nostradamus gibiyiz. At atabildiğin kadar, belki tutar. Bilim, aklın yolu değil midir? Bilim, insan için, toplum için değil midir? Biz hep başkalarının bilim insanına mı hayranlık duyacağız? Onların ne kadar büyük âlim olduklarıyla avunacağız? Onların atalarının yaptıklarını okuyup öğrendiğimize mi sevineceğiz? Onların sözlerini nutuk atarken sözlerimizin arasına serpiştirip, kendimizi de onlar kadar âlim mi zannedeceğiz? İnsan kendi yaptıklarıyla ölçülür. İnsan kendi yaptıklarıyla övünür. Başkalarının yaptıklarını dikkate alır, ama onlara birkaç şey de kendisi ekler. Bilim evrenseldir, o zaman gereği yapılmalıdır. Bu Gerontoloji için de geçerlidir. Bizim yaşlanma ve yaşlılıkla ilişkili sorunlarımızı Amerikalı, Alman, Japon, Avustralyalı bilim insanları çözecek değildir. Bu bize düşüyor. Ulusal Gerontoloji programlarımızla kendi yaşlanmamızı ve yaşlılığımızı düzene koymalıyız. Ve bundan gurur duymalıyız. Bize ait olan ve kültürümüzün zenginliğinden kaynaklanan o muhteşem özü: anlamak isteyen meraklı herkese…
Sorunlarımızı iyi tespit etmiş hocamız