Gerontolojide yeterlilik modelinden ne anlıyoruz? Yeterlilik modeli niçin önemlidir? Bugün bu sorulara cevap vermeye çalışacağım. Önce yeterlilik kavramıyla başlayalım. Psikolojide yeterlilik kavramının 1960’lı yıllardan beri kullanıldığını biliyoruz. Yaşlanma açısından bakıldığında yeterlilik modeli yerine “modelleri” demek daha doğru olur. Çünkü birçok yeterlilik modeli vardır. Hepsi, yanlış anlaşılmış olan noksanlık (eksiklik, kayıp) modeline karşı geliştirilmiştir. Bilindiği gibi noksanlık modeli insanın yaşlanma sürecinde her yönden kayba uğradığını, yani gitgide “eksik insan” veya “noksan insan” haline geldiğini kabul etmektedir. Bu varsayımın saçmalık olduğunu herkes rahatlıkla hem kendisinde hem de diğer insanlarda tespit edebilir. Her yönden eksilmek diye bir olgu söz konusu değildir. Yaşlanma, kayıplardan ve kazançlardan meydana gelen bir süreçtir. Bazı alanlarda kayba uğrarken, bazı alanlarda kazançlar elde ederek yaşlanan insanı, noksanlık kavramına indirgemek ve yaşlılığı buna bağlı olarak açıklamak mümkün değildir.
Gerontolojide yeterlilikten, bir insanın belli bir alanda kendisinden talep edilen beklentilere cevap verebilmesini anlıyoruz. 80 yaşındaki bir insandan 100 metreyi 10 saniyede koşmasını beklersek, o zaman o kişi kayba uğramış biri olarak algılanır, ama aynı kişinin belli bir alanda uzman olduğunu kabul edelim; mesela tarihçi olsun. O zaman 80 yaşındaki bu kişinin gençlerden daha üstün yeterliliklere sahip olduğu görülecektir. Dolayısıyla bir tek yeterlilik yoktur. Aksine farklı yeterlilikleri göz önüne almak gerekir.
Hangimiz yaşlı ebeveynimizin belli bir konu hakkında yaşam tecrübelerine ihtiyaç duymadık? Eğer bu ihtiyacı şimdiye dek duymayanlar varsa, birgün bu ihtiyacı duymayacakları anlamına gelmemektedir. Yaşlıların yaşam tecrübelerine bütün kültürlerde ihtiyaç duyulmuştur. Modern toplumlarda bu ihtiyacın sadece bazı alanlarda ortadan kalktığı kabul edilebilir. Örneğin eğitim ve meslek alanlarında. Fakat gündelik yaşamımızda karşı karşıya kaldığımız birçok problemin çözümünde yaşlılarımızın ne düşündüğüne değer vermeye devam ediyoruz. Çünkü onların zengin yaşam tecrübelerinden kazandıkları hayati bilgilerin, gençlerin de sorunlarının birçoğuna çözüm olabileceğini düşünüyor ve birçok durumda, bu düşüncemizin bizi yanıltmadığı tecrübesini ediniyoruz. Bu tecrübeyi edinmiş olanları ise artık yaşlıların beceriksiz, yeteneksiz, bilgisiz olduklarına inandırmak mümkün değildir.
Yaşlılar, eskinden olduğu gibi bugün de gençlere “model” teşkil etmektedir. Ancak yaşlılara sunulan olanaklardaki kıtlık, onların bu özelliğinin görünür hale gelmesine engel olmaktadır. Hatta iyi niyetli girişimler, yaşlıların “kötü model” olduğu düşüncesinin yaygınlaşmasına yol açmaktadır. Örneğin kamu taşımacılığında 65 yaşını dolduranların ücretsiz olarak kamu taşıtlarına binmeleri, şüphesiz iyi niyetin bir göstergesidir. Ama diğer taraftan yaşlılığın “yoksulluk” olduğunun da bir göstergesidir. Dolayısıyla yaşlılara kamu taşımacılığında sunulan bu iyi niyetli girişim, yaşlı insanın “yoksul insan” modeli olarak “yaşlılık yoksulluğunun” algılanmasına yol açmaktadır. “İnsanın kafasını ekmekle de yarabiliriz.” (B. Brecht).
Yaşlılık modellerimizi değiştirmeliyiz. Bunları değiştirebilirsek, yaşlılığımız da değişecektir. Toplum olarak becerilerimizde eksiklik gördüğümüz tüm alanlar, yaşlanma sürecimize de etki ederek, yaşlılığımızda belirgin hale gelmektedir. Örneğin yaşlılıkta sağlık sorunlarının artması anormal bir gelişme değildir, ama bu sorunların hangi yaşlarda başladığı sorusu önemlidir. Şu andaki bilgilerimizle yaşlılığı hastalık ve bakıma muhtaçlık sorunlarından tümüyle arındırmak mümkün değildir. Ama henüz
40-45 yaşlarındaki insanların aşağı yukarı yüzde 10’u ağır kronik hasta ise, zamanla artacak olan sağlık sorunlarını, bu insanlar 65 yaşına geldiğinde veya ötesi yaşlarda incelemeye alırsa, o zaman yaşlılık “hastalık modeli” olarak görünecektir.
Yoksul ve hasta insanların çoğalması, yaşlanma sürecinde bedensel yeterliliklerini kaybedecek olan insanların çoğalması demektir. Bedensel yeterliliklerini kaybedenlerin gündelik yaşama katılımı zorlaşacak, hatta bazı durumlarda tamamen yok olacaktır.
Başka bir yeterlilik alanına bakalım: Mesleki yeterlilik! Ülkemizde mesleki yeterliliğe değer verilmiyor. “Diplomalı” ama mesleki yeterliği noksanların yaşlılığı nasıl olacak? Geleceğin yaşlı modellerini “şimdi” yetiştiriyoruz. İleride, gençlere “kötü model” olarak görünecekler. Bizim, gençlerimize “iyi model” olabilecek yaşlılara ihtiyacımız var. Bu ihtiyaç, yeterlilik kavramıyla ilişkilendirilerek, yaşlanma ve yaşlılığı yeniden tasarlamamız gerekiyor. Çünkü yaşlanma ve yaşlılık, toplumsal tasarımdırlar.