Son dönemlerde sıkça duyduğumuz bir sözcüğü bu gün sizlerle tartışmak istiyorum. Bu sözcüğü yazılı ve sözlü basında çok sıkça duyuyoruz, “nanoteknoloji”, sanki içinde önemli bir sır barındırıyor gibi. Peki nedir bu nanoteknoloji?
Eski Yunancada “nanos” cüce demektir. Nanoteknoloji, bir üst kavramdır. Yani nanoteknoloji bir tek teknoloji veya teknik değildir. Bu isimle anılmasının nedeni atom düzleminde gerçekleştirilen bir teknoloji olmasından ileri gelmektedir. Bu düzlem, bir tek atomdan 100 nanometrelik (nm) atomik yapılara kadar varan bir alanı kapsamaktadır.
Nanometre gündelik yaşamda kullanılan uzunluk ölçüsü olmadığı için bunu tasavvur edemeyiz. Bir nanometre bir metrenin milyarda biridir (matematiksel olarak ifade edersek 10-9 m). Bir metrenin ne olduğunu bildiğimiz halde, milyarda birini yine de tasavvur edemeyiz. Tasavvur edebildiğimiz en ufak uzunluk birimi milimetredir. Milimetrenin onda birini bile zor tasavvur ederiz. Bilindiği gibi bir metre 1000 milimetredir (103 mm). Bu bin adet milimetreden bir tanesini alıp 1 milyon parçaya bölersek, bu parçalardan her biri 1 nanometredir. Kılı kırk yarmak deriz ya, işte nanoteknoloji böyle bir şey. Ama kılı kırk değil, bine, on bine, yüz bine yaran bir teknoloji.
İnsanın tasavvur bile edemediği bir alemden söz ettiğimiz sanırım az çok anlaşıldı. İyi de, orada ne yapılabilir ki? Teknoloji deyince aklımıza otomobil, televizyon, devasa rüzgar gülleri gelebilir, ama metrenin milyarda biri kadar bir alanda hangi teknoloji üretilebilir? Kuantum fizik bunun cevabını veriyor. Çünkü nanometrelik alanda artık makro dünyamızdan tanıdığımız fiziksel efektler rol oynamıyor. Daha doğrusu roller aynı ama fenomenler farklı görünüm kazanıyor. Nanoteknoloji esas olarak, bir atom veya bir molekül tarafından malzemelerin ayrıştırılması, konsolidasyonu ve deformasyonunun işlenmesinden oluşmaktadır.
Bunları belki biliyordunuz belki ilk defa duyuyorsunuz. Çoğumuz nanoteknolojinin hayatımıza girmediğini düşünecektir. Nanoteknoloji ile her gün haşır neşir olduğunu bilenlerin sayısının fazla olmadığını düşünüyorum. Belki yanılıyorum. Belki çoğunluk nanoteknoloji ile temas ettiğini biliyordur. Mesela nano teknoloji ile cep telefonlarınızda temastasınız. Cep telefonu yarı iletken fiziği ile çalışan parçalar içerir. Ama kimya, makine mühendisliği ve gıda teknolojisi de (nano-gıda) nanoteknolojisinden yararlanmaktadır.
Nanoteknolojisi gelişmekte olan bir teknolojidir. Günümüzde bile, nanomateryaller önemli bir rol oynamaktadır. Çoğunlukla kimyasal yollarla veya mekanik yöntemlerle üretilirler. Bazıları ticari olarak satılmaktadır ve ticari ürünlerde kullanılmaktadır, diğerleri ise fizikokimyasal ve malzeme bilimi araştırmalarında model sistem olarak araştırılmaktadır. Ayrıca nanoelektronik önemli bir alana dönüşmüştür. Pek çok alanda belirsiz ve keşfedilmemiş, çoğu yapay partikülün çevre üzerindeki etkileri de incelenmektedir.
Nanoteknolojinin gelişim yönü, mikro teknolojinin devamı ve uzantısı olarak görülebilir, ancak mikrometrik yapıların daha fazla minyatürleştirilmesi genellikle geleneksel olmayan yeni yaklaşımlar gerektirir. Kimya genellikle nanoteknolojide karşıt yaklaşımı izler. Kimyacılar, genellikle moleküler, yani “alt nanometre boyutları”, çok sayıda bireysel
moleküler birimlerden daha büyük nano ölçekli molekül kompozitlerinden inşa edilir. Nano teknolojinin ufak bir dalı ise nanomakineler (moleküler makine) veya nanobotlar (robot kelimesinden hareket ederek nanobot) ile ilgilenir.
Her ne kadar “nano teknoloji” terimini ilk defa 1974’te Norio Taniguchi kullanmış olsa da, nanoteknolojinin babası olarak Richard Feynman gösterilir. Çünkü 1959’da “aşağıda da çok oda var” başlığını taşıyan bir konferansta bu konuyu dile getirmiştir. Onun kaleme aldığı ve 8 yaşındaki bir çocuğun rahatlıkla anlayabileceği, hayaller kurabileceği bir birinden önemli makaleler de ayrı bir değerdir. Okumamış olana tavsiye edilir