Yaşlı denildiğinde akla ilk gelen tecrübe kavramı oluyor. Fakat yaşlıların tecrübesine ihtiyaç duyulmadığı da düşünülüyor. Yaşam tecrübesini kendisine saklaması gerektiğine inanalar çoğunluktadır.
Tecrübelerini gençlere yardımcı olmada kullanmak isteyen yaşlılar bir hayli fazladır. Onları sık sık nasihat çekerken görürüz. Yardımsever olduklarından eminizdir, ama bunun yanı sıra yavaş oldukları da söylenir. Ancak bu, yaşlıların yardım konusunda yavaş davrandıkları anlamına gelmemektedir.
Titrek yaşlı kavramını herhalde duymuşsunuzdur. Duymadığını söyleyenler de bunu düşünmüştür. Titrek yaşlılar genellikle 90 yaşını aşmıştır. İskeleti bir arada tutan kasları erimiş olduğundan her an düşecekmiş gibi yürürler. Onların bu görünüşünden hareket edenler, aynı zamanda beyinlerinin çalışmadığını zanneder. Halbuki ileri yaşlarda da insan beyni zehir gibi çalışır. Ne yaşlılar tanırım, gençlere taş çıkarır. Hasta yaşlılara çok sık rastlıyoruz. Doğrudur yaşlılığın sağlık problemleriyle bağlantılı olduğu, ama yaşlılık hastalık değildir. Bazıları bunu çok sık birbirine karıştırıyor.
Yaşlılar gerçekten sabırlı insanlardır. Onlarda bu sabır olmasa, çevredekilerin davranış ve tutumlarına nasıl katlanabilsinler? Yaşlıların pinti oldukları da söylenir. Halbuki yaşlıların çoğu yoksuldur. Pintilik yapabilecek maddi olanakları yoktur. Parası olmayan bir yaşlıdan para isterseniz, veremeyecektir. Pintilikten değil yokluktan!
Yaşlıların sakin oldukları da çok sık söylenir. Fakat onların içine sordunuz mu? İçlerinde esen duygu fırtınalarını merak ettiniz mi? Dıştan sakin görünen yaşlıların ruhundaki çalkantıları düşündünüz mü? Yaşlılar arasında intihar edenlerin oranı gençlerden daha fazladır. Ama bir yaşlının intihar etmesi bir gencin intihar etmesi kadar bizi sarsmaz. Bunun sebebi genellikle “nasıl olsa yakında ölecekti” düşüncesidir. Yaşlıların neşeli olduklarını düşünenleri uyarmak lazım. Her neşeli yaşlının, yaşamından zevk aldığını düşünürsek, bazen acı bir şekilde yanıldığımızı anlayabiliriz. Ağlanacak haline gülen yaşlıları gerçekten neşesi yerinde olan yaşlılardan ayrıt edebilmemiz lazım.
İlgisiz oldukları da söylenir. Tabii ki ilgisiz olacaklar. Torunları dışında, ilgilerini çekecek bir şey yok ki! Eğer yaşlıların fiziksel ve sosyal çevresini, onların ilgisini uyandıracak özelliklerle donatırsak, o zaman yaşlıların ilgisizliğinin aniden ilgiye dönüştüğüne hayret edebiliriz. Eğer sizin de çevrenizde benim çevremdeki gibi ilgisiz görünen yaşlılar varsa, bunun suçlusunun yaşlının kendisi olmadığını bilmelisiniz.
Yaşlıların çirkin olduklarını düşünenlerin sayısı çok kabarıktır. Güzel ve çirkini dış görünüşten hareket ederek değerlendirenlere soruyorum: Sen, sen güzel misin? Yaşlılık insanı çirkin yapmaz, ama çirkin düşünceler insanı çirkinleştirir. Yaşlanan toplumuz, diyoruz. Ama toplumumuz bu yüzden çirkinleşmiyor. Yaşlanan toplumu çirkinleştiren, toplumun
yaşlılara yönelik çirkin davranış ve tutumlarıdır. Şiddet, ihmal ve suiistimal edilen yaşlıları düşünün. İşte bunlar çirkindir.
Yaşlıların her şeyi eleştirdiği söylenir. Bir genç eleştirince, onun sağlıklı bir akla sahip olan rasyonel kişiliğinden övgüyle söz edenler, acaba bir yaşlı aynı şeyi yapınca bundan neden rahatsız olurlar?
Yaşlılar hakkında daha pek çok olumsuz, ama aynı zamanda olumlu düşüncelere sahibiz. Olumlu veya olumsuz, bütün düşüncelerimiz, bizim yaşlılığa yönelik önyargılarımızın birer göstergesidir. Korkak, aktif, çocuksu, çalışkan, sevecen, dik kafalı ve daha bir sürü düşünce, sadece yaşlılarla ilişkili değildir. Buna rağmen herkeste rastlanabilen bu özelliklere yaşlılarda da rastladığımızda, bunları sanki sadece yaşlı insanın tipik özelliği olarak kabul ediyoruz. İşte bütün önyargıların bu noktada başlıyor. Nasıl ki tipik genç yoksa, tipik yaşı da yoktur. Her insan emsalsiz bir varlıktır.