İnsanın hayatında dip ve doruk noktalar vardır. Dip noktalara kriz diyoruz. Hayatımız, inişli çıkışlı gelişmelerden meydana geliyor. Hiçbir kriz sürekli olamayacağı gibi hiçbir zaman doruklarda dolaşamayız. Yaşlılık, öncelikle kriz dönemi olarak karşımıza çıkıyor. İnsan, hayatının son bölümünde krizlerle boğuşmak zorunda kalıyor. Bunu kabul edemeyiz. Yaşlılık, insanın doruğa çıktığı bir yaşam dönemi olmalıdır.
Her insan hayatında pek çok randıman getirmiştir. Hiçbir hayatın randımanı sıfır değildir. Her insan, doğumundan ölümüne dek, bazen kendisinin bile farkına varamadığı randımanlarla, içine doğduğu ve içinde yaşlandığı sosyal çevresine, topluma, katkı sağlamaktadır. Bazı kimselerin diğerlerinden daha fazla randımanlı bir hayat sürdürmesi, diğerlerinin randımanının yok sayılmasına yol açmamalıdır.
Randıman yerine emek diyelim. Her insan bir emekçidir, ama her insan bir emekli değildir. Yaşlılıkta emeklilik, hayattan emekli olmak anlamına gelmiyor. Emeklilik, yaşlılıkta kimseye avuç aşmadan yaşamını sürdürmeyi sağlıyor. Hayatında sayısız emek ortaya koymuş olan yaşlıların emeklilik hakkından mahrum bırakılması, insanlık olamaz.
Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olan Türkiye’de yaşlılığın yoksulluk anlamına gelmesi kabul edilemez. Yaşlılıkta yoksulluktan kurtulmak için emekli aylığı almak gerekir. Ama emekli olan yaşlı azdır. Bunun sebebi ya sigortasız olarak çalışmak ya da çalışma yaşamından soyutlanmaktadır. Ama sigortasız çalışmanın veya çalışma yaşamından soyutlanmanın koşullarını bugünkü yaşlılar hazırlamamıştır.
Emeklilik olamamış yaşlıların kimseye avuç açmadan yaşamalarını sağlayacak olan imkanların yaratılması gerekir. Ben bundan sosyal yardım kurumlarına avuç açmayı anlamıyorum. Yaşlılığı, sosyal kurumlara bağımlılık yaratan bir yaşam dönemi olmaktan kurtarmalıyız. Yaşlılık, onurlu bir yaşam dönemi olarak geçmelidir. Bundan hem yaşlının kendisi hem de toplum memnun kalmalıdır. Hiç kimse yaşlılıktan korkar hale gelmemelidir ve korku içindeki yaşlıların korkuları bir an evvel giderilmelidir.
Bunun en iyi yolu yaşlılıkta ekonomik bağımlılığı ortadan kaldırmaktır. Ekonomik yönden bağımsız olduğu takdirde, yaşlılık sorunlarının birçoğu kendiliğinden çözülecektir. Yaşlılık ne bireye ne de ailesine bir yük olarak görünmemelidir. Bu yüzden bütün yaşlılara yoksulluk sınırının belirgin şekilde üzerinde olması gereken asgari yaşlılık aylığı bağlanmalıdır. Güçlü devlet, gücünü burada da göstermelidir. Dolayısıyla normal emekli aylıklarının asgari yaşlılık ağlığından da belirgin şekilde yüksek olması şarttır. Böylece hem yaşlıları hem de emeklileri yoksulluktan kurtarmış olacağız.
Kaynak nasıl bulunacak? Bu, vatandaşları ilgilendiren soru değildir. Devleti yönetenlerin çözmesi gereken problemlere, vatandaş olarak çözüm üretecek halde değiliz. Devleti yönetme yetkisine talip ve sahip olanların, yaşlıların yoksulluğuna çözüm bulması gerekir.
Yaşlılık ve yoksulluk arasındaki bağı koparabilmek için gençlere iş ve meslek bulmalıyız. Üniversiteli gençlik sevdasından vazgeçip, meslek sahibi gençleri çoğalmalıyız. Diplomalı işsiz ordusunu ancak bu şekilde ortadan kaldırabiliriz. Bu ise eğitim sisteminde reforma ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor. Kalitesiz eğitim modelleriyle bu çağda hiçbir hedefe erişilemez. Her köşeye bir üniversite açmak yerine, her üniversitenin bir bilim camiası
olmasını sağlamalıyız. Dünya standartlarında eğitimdeki durumumuz herkesçe malumdur. Bunu tartışmaya bile gerek duymuyorum. Kaliteli eğitime geçersek, o zaman emekli yaşlılar da çoğalacaktır. Böylece talep ettiğim “asgari yaşlılık aylığı” kendiliğinden yok olacaktır.